Yalancı Çoban

Ben kimsenin Yalancı Çoban'ı değilim! Sadece yalancı bir çobanın eseriyim...

yazı resim

İçim nasırlanmaya başladı mevsim yaza çalarken. Yüreğimde esen delilik beni nereye götürür bıraksam yularımı aklımdan? Düşünmek istemiyorum, açık ve aleni olarak yolun sonunu görüyorum. Duruyor tam karşımda ve ”son benim, gel” diyor.Gitsem bir mevzu gitmesem ayrı. Öylesine örülmüş ki yollar birbirleri ile, özgürlük çok uzaklara uçmuş gitmiş kocaman kanatlarını açıp süzüle süzüle. Burası duracak yer değil anlaşılan ama molayı veren kaptan kim onu da bilen yok. Durmuş ve bekliyoruz sadece. Zamanı aksın da geçsin saçlarımızdan; ağartsın, seyreltsin diye. O zaman daha mı az acır nasırlar onu merak ediyorum. Teslimiyet ile güven bende yan yana yürümüyor artık, siz de ayırın bir an önce bu ikisini, birde aklıma gelmişken Yalancı Çoban değilim ben unutmayın sakın.

“Neden teslim oldum” ve “Neye güvenerek” deme noktası başlatıyormuş meğer nasırları. Sormaya, sorgulamaya başlayınca da gelen cevaplar, üzerinde dans ederek zıplar dururlarmış acıyan yerlerin. Kimse kendine davrandığı kadar şefkatli ve onurlu olamıyor bir başkasına. Sevgi ve haklılık ancak ve ancak kişinin aslı mevzu bahis olduğu zaman çoğalarak yayılıyor. Başkası için duyumsananlar bir hayal sadece. Geliyor, mola veriyor ve ezip geçiyor. Ama ezmeden değil, illaki ezip zarar verecek. Ruha tutunan pençeler kanatacak, kanırtacak. Yalancı Çoban değilim ben unutmayın sakın.

Sevgisiz ve saygısız gidilen yer burası işte. Tam burası, durduğumuz yer. Nereye gideceğim veya gitmeliyim, tekrar acıyacak mı nasırlarım sorularının cevapları meçhul belki ama nerede kalamayacağım ortada en azından. Bilinmeyenler giderek yerini netliklere bırakıyor, ister iyi ister değil ama belli. Anlaşılan en iyisi hiç bir şeysiz olmak, teslimiyetsiz ve özgür. Yani Acısız ve nasırsız. Öfkesiz ve tepkisiz… Yalancı bir çobana tamamen uzak ve yabancı kalarak! Yalancı Çoban olmayarak!

29 Nisan 2007/ Simten

Başa Dön