Yağacak Yağmuru Beklerken

Seyre dalıyorum tam önümdeki bahçenin geçmişe karışmış yüzyıllık nadide ağaçlarını... Kimi sararmış, kırılmış anılarla dolu dallarını rüzgara satmış, kimi dimdik, kimi de yaslanmış aslında olmayan duvara.

yazı resimYZ

Önce boğazda sonra da sarıyer sırtlarında gördüm lacivert gri bulutları. Toprağı, suyu, taş binaları ve gün ışıklarıyla dolu havayı; zafer kazanan bir ordu gibi istila edip, tüm soğukluğuyla dört bir yana yayılıyorlardı.

Sonra Üsküdar yokuşlarını sahilden gelen bir efendi; “rüzgar”, doldurdu. Ağaçlar yerlere kadar eğilirken gelene selam veriyordu sanki. Özlemiş, suya susamış ve sabırsızlanmış halde bekleşen ağaçlar...

Rüzgar ilk damladan önce tüm bahçeyi süpürdü gözümün önünde. Hatta “tozunu attı”, desem “hallaç pamuğu gibi attı” demek kadar doğru olacak.

Seyre dalıyorum tam önümdeki bahçenin geçmişe karışmış yüzyıllık nadide ağaçlarını... Kimi sararmış, kırılmış anılarla dolu dallarını rüzgara satmış, kimi dimdik, kimi de yaslanmış aslında olmayan duvara.

Sonra lodos durdurdu kendini. Görevini yapmışların huzurunu soludum açtığım pencereden. Gelene hürmet gidene uğurlar ettim. Herşeyler eşlik etti bana. Gür ve parlak çimler, kestane ağacına tünemiş yaban güvercini, nar, armut, ayva üstlerindeki tüm tohumlarıyla, irkildiler.

Ben bahçenin dört bir yanındaki taze ağaç yaprakları ve dallarının, üzerlerine düşen damlalarla sarsıldığını gördüm. Şiddetlenmesi beş altı saniye sürdü sürmedi. Üç gündür yola çıkanın dönüşünü bekler gibi, şemsiyemi yanımdan ayırmadan ve hasretle beklediğim yağmur, nihayet yağıyor, şimdi.

Başa Dön