Uzun süredir aşka düşmedim ben. Teorik bilgim pekiyi ama pratiğim oldukça zayıf bu konuda. Aşkı tanıyorum, bilmediğim tatmadığım bir duygu değil. Radyodaki programlarımda hep ‘’Aşktan konuşalım, aşkın kulaklarını çınlatalım ki o da kapımızı çalsın. Ondan bahsetmez, onu anmazsak o da bizi kendinden mahrum bırakır’’ Diye nasihat verip duruyorum da, kendi kapım niye kapalı bilmiyorum. Karşıma çıkanlarda hep mantığım ön planda olduğuna göre, armudun, sapı üzümün çöpü diye, kılı kırk yardığıma göre, bu aralar, beni aşka düşürecek biri çıkmamış demek ki karşıma. Oysa aşkın mantığı yoktur derler. Öyle kapıyı falan da çalmaz. Gümbür gümbür gelir ve alır götürürür insanı.
Aşık, şiir yazar. Aşık olmayan da benim gibi kara kara düşünür, aşkı yazar..
Bu gün, kaç çeşit aşk var diye düşündüm.. Bulabildiklerimi yazdım bir kenara. İlk aşk, Platonik aşk, Yıldırım aşkı, İmkansız aşk, Yasak aşk, Gizli aşk, Bitmiş aşk. Sonları hep aşkla bitse de, herbiri ayrı anlamlar yüklü bu aşkların.
Galiba aşkın hiç unutulmayan bir türü; İlk aşk. Bugüne kadar kiminle konuştuysam, herkesin anılarda kalan bir ilk aşkı var. En katısından, en romantiğine her insanın yıllar sonra dönüp ‘’ Ben ona nasıl aşık olmuştum acaba?’’ Diye belki pişmanlıkla, belki hüzünle, belki de gülümsemeyle hatırladığı bir ilk aşkı mutlaka var. Bu gün belki yüzünü bile gözünüzünün önüne getiremediğiniz ama anıların arasına sıkışmış bir ilk aşk; Önemli bir yaşam tecrübesi. O yüzden hiç unutulmuyor.
İlk aşkım, ilkokul anılarımın arasında duruyor benim. Bir, öğretmenimi hatırlıyorum bir de kalemi bir tuhaf tutarak yazan, sarı saçlı, koca kafalı ve cin bakışlı Ali’yi. Sınıfın en çalışkan öğrencisiydi. Zekası gözlerinden okunan cinsten, parlak bir çocuktu. Aşık olmuştum. O zaman Aşık olmanın ne olduğunu bilmediğim halde, bu duygunun adının aşk olduğuna eminim.. Çünkü gözlerimi ondan ayıramıyor, yaptığı herşeyi hayranlıkla izliyordum.
Aşkın çeşitlerini sıralıyorduk değil mi? İlk aşkı geçtik. Gizli aşk ve yasak aşk..
İsimleri benzese de anlamları farklı bunların. Gizli aşk; gizlenmesi gereken ve aşığa bile açıklanamayan sevdadır. Yürekte saklanır, anlatılamaz. Kor ateşi cebinde saklamak gibidir. Gizli aşk kavurur insanı. Şartlar, değer yargıları, imkansızlıklar ya da çekingenlik utangaçlık veya reddedilme korkusu saklar aşkı. Anlatılamaz…
Yasak aşksa adı üstünde yasak aşk işte. Toplumun değerlerine aykırı aşk. Taşıması, yaşaması ve yürütmesi zor olan bir aşk türüdür. Bir taraftan içine sinmez bir taraftan vazgeçilmez. Men edilmiş, yasa dışı ilan edilmiş, yasak, denip engellenmiştir ama aşk bu..Kim engelleyebilmiş ki bu güne kadar. Yasak da olsa gizli de olsa aşk yaşanır
Gizli aşk bu, söyleyemem derdimi hiç kimseye
Zevke veda, neş’eye de,
Veda artık herşeye…
Arzular bir bir hayal oldu.
Hayatımın renkleri soldu
Gönlüm; hicran, hasret, gamla doldu..
Diye şarkılar söylenir…. ama yine de yaşanır….
İlk aşk unutulmaz dedik. Gizli aşk anlatılmaz, Yasak aşksa taşınamaz. Başka ne çeşitleri var aşkın? Platonik aşk, Yıldırım aşkı ve Karşılıksız aşk..
Onu görmek bile sizi heyecanlandırırken, o sizin yanınızdan, salına salına geçip gider.
Siz heyecandan tir tir titrerken, o işiyle gücüyle meşgul olur. Sizi farketmez.
O sizin için hayatınızdaki en önemli kişiyken, siz onun için sıradan birisinizdir.
Hem aşık hem de aptal hissedersiniz kendinizi...
Davranışlarından, konuşmalarından işaretler alıp, kah umutlanır kah bozulur küsersiniz. O ise farkına bile varmaz.
Karşılıksız aşkta durum biraz değişik. Sevdiğiniz, aşkınızın farkındadır. Sevildiğini bilir ama karşılık vermez. Yani, aynı duygulara sahip değildir sizinle. Hal böyle olunca Söylediği her sözü, her davranışı yaralar sizi. Acımasız gelir. İçiniz yanar.
Duygular yağmur olup akmaya hazırsa eğer, yıldırım da gelir şimşek de. Yıldırım aşk, adı üstünde, bir anda çakan, çakar çakmaz yakan aşk. Genelde kısa surer. Yaz yağmuru gibi. Bir anda gökyüzü kararır, şimşekler çakar, delicesine bir yağmur boşanır sırılsıklam ıslatır geçer. İşte bu da yıldırım aşktır.
Önüne konan isimler, sıfatlar ne olursa olsun aşk aynı aşk. Yarını düşündürmeyen, insanın içine yaşama sevinci dolduran, ehlileştiren, acı çektiren, hatta aptallaştıran aşk.
Hiç tahammül edemediğim aptallığa bile razımıyım ne?
İnci Fügen Yılmaz
28.10.2001