Gözlerine sığıntı gözlerim;
kimsesiz ve yalnız,
saklı yanlarını gizleyen...
Bu şehrin duraklarında bekler sevdana hasret duruşlarım,
dudaklarımda eskimeye yüz tutmuş bir türkü, ayrılık...
Kimsesiz kıyametlerdir yokluğun
ve ölüm pusuda sokak aralarında...
Şimdi sen söyle bana yar; yokluğun kaç mevsim?
Bu deli yüreğim efelense de sevdana,
firari mutluluklarım;
aynalarda göremediğim suretime ağlıyorum,
çaresizim yar...
Oysa yüreğime öylesine masum bir sevda işlemiştim ki,
bilemedim yar,
bilemedim her yerde şerrin olduğunu...
Sabrımı biliyorum gidişlerine,
vefasızlığından.
Ah canımdan öte can,
ölümle yittik ölümü yitirerek...
Gurbetim karıştı mevsimlere...
Adresini yitirmiş sokak gibiyim;
meçhule düşer adımlarım
ve iki sokak ötede vurulur düşlerim.
Turnalarla göçmen sevdalara konaklarım, baharlar terkinde.
Mecazi anlamları yine üzerinde sözcüklerimin;
bir an olsun düşmez kirpiklerim uçlarından o bakışların,
sürgülü artık yüreğim sevdalara...
Değil mi ki adresimiz iki çıkmaz sokak,
değil mi ki sevdamız iki yokluk türküsü,
kapattım kapılarımı artık hüzünlere...
Yaralı her şey, her şey yaralı,
sana sunamam yar;
acı dolu her yanım...
Yaralı her şey, yaralarım kendime...
Uzandım toprağa,
yanı başımda bekler ecelim;
gece düşer yüreğime,
cebimde eylül,
sığınmalarım kendime...
Tutma artık ellerimden yar,
acı bulaşır ellerine...