Bir takvim yaprağı daha düştü. Takvim yaprakları sonbaharın yapraklarına benzemez. Bir kere düşerse bir sonraki bahar yeşillenip de geri gelmez. Çünkü düşen zamandır.
Hiç mutluluğun yaşlandığını duydunuz mu? Duyamazsınız. Mutluluk yaşlanmaz. Yaşlanan acılardır. Mutluluğun değerini anlamak için acıları büyütür, olgunlaştırır ve yaşlandırırız. Hiç paslanmış bir umut gördünüz mü? Göremezsiniz. Hayatın oksitlendiremediği tek şeydir umut. Umuda giden yoldaki asvaltın uzunluğunu, sadece bir anlık mutluluk için kaç acıya katlandığınızla hesaplayabilirsiniz.
Çok güldüğünüzde de azıcık ağladığınızda da gözleriniz yaşarır. Mutluluktaki çokluk hüzündeki azlığı karşılayamaz çoğu zaman. İnsanoğlu 'ölmek istiyorum' diye haykırdığı kadar 'yaşamak istiyorum' diye haykırmamıştır.
İşte takvim yaprakları insan yaşamının bu noktasında önem kazanır. Bir ömür boyunca bir sürü sonbahar görürsünüz. Taa ki kendi sonbaharınızla karşılaşıncaya kadar...
Takvim Yaprağı Sonbahardan Sarıdır; Hayattan Çalar
Bir ömür kaç takvim yaprağı eder? Ve sonbahar yaprağı gibi sararmış bir hayatı dalından koparmaya gözyaşınızın gücü yeter mi? Sonunda hayatınızda baharların sayısı ya eşit olacaktır. Yada bir bahar önde olacaktır. Önde olan bahar neden ilkbahar olmasın...