Günlerdir, yazayım, yazmaya başlayayım deyip de bir türlü başlayamadığım bir öykü, gerçek benimkisi.
Son ada romanını okuduğum günlere gittim. Livanelinin bu romanı beni çok etkilemişti. Bu nedenledir ki yazı dizimin adını Son (Yarım) Ada, Bir Bodrum Masalı verdim.
Benim yaşadığım Bodrum ve Bodrum hikayesi tam da Livanelinin son adası gibi, aslında olmaması da dileğim.
Hikaye ya da yazı dizisi diyelim, Bodrum Ortakent, Yahşi sahillerinde başlar. Bu hikayede aşk bulacağını umanlar bu hikaye benim ve Bodrumun aşkıdır.
Lise yıllarımda her yıl yaz tatillerini Bodrumun Ortakent Yahşi yalısında bir pansiyonda bir iki oda tutarak geçirirdik. Pansiyonun adını reklam olmasın diye vermeyeceğim.
Önceleri neredeyse her yaz bu pansiyona giderdik, sonra ev kiralamaya başladık yahşi yalıda. Bodrum küçük bir kasaba, bakir ve masmavi denizi olan bir köy adeta. Sonbaharda mandalina bahçeleri muhteşem güzel. Sahilin biraz içlerinde domates, biber, patlıcan ve pek çok sebzelerinizi toplayacağınız, inciri ağacından toplayıp yiyebileceğiniz küçük bir kasaba. O günlerde Marmaris popüler, kimse suyu olmadığı için Bodruma bakmıyor, hatta Muğlalılar boklu Bodrum diyor. O günlerde Bodrumun kalesi, Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir), Halikarnas Diskosu, Su Altı Müzesi, Torba sahili meşhur, Türkbükü bir balıkçı köyü. İstanbulun sosyetesi çok da gelmiyor Bodruma. Genelde Ankaralıların tercihi.
Yolculuklar Ankara'dan Mercedes 302 lerle yapılıyor, 13-15 saat süren yolculuklar.
O günlerde Fransız denizci Kaptan Gusto Bodrumun denizini mahvetmeyin, bu deniz çok güzel, temiz, mavisi hiçbir yerde yok diyor. Ailecek pek çok kişi Alanya, Side, Manavgatı yaz tatilleri için tercih ederken biz Bodrumu tercih etmişiz.
Devam edecek