Şu ana kadar yazdığım tüm yazılarım, intihar düzeyinde acılar içinden çıkmıştı.
Şimdi ise son intiharımı ediyorum ölüm yolunda.
Bu yolda bana güzel hüzünler yaşatan ne yazık ki genetik babama, karanlığa, yollarını aşındırdığım adama teşekkürü borç bilirim.
Güzel acılardı hepsi.
Eğittiler beni. Nefreti, kini, yalanı, affetmeyi öğrettiler.
Huzurlu tınılarda döktüm göz yaşlarımı.
Şimdilerde ise kendimi yavaşça kaybettiğim bir yoldayım. Ne bir çözüm yolu, ne bir umut görebiliyorum. Gün ışığıyla anca kendimi avutuyorum.
"Seher" diyorum... Doğuyor yine.
Her seherle köreliyor duygular.
Aynı acıların eşiğinden sallıyorum kendimi aşağıya. Ne olacaksa olsun artık...
Olmuyor, düşüyorum ama acımıyor.
Öyle bir toparlanmayı öğrenmişim ki ne gururu ne onuru önemseyip toparlanıp aynı eşiğe koşarak çıkıyorum.
O eşikte güzel bir mum yanıyor, söndürülmeyi bekleyen. Acılar içinde yanıyor, eriyor, şekil değiştiriyor damla damla.
Kurtarmak için elimden geleni yapıyorum fakat mum işte, kaderinde yanıp erimek var.
Yanında bir muma dönüştüğümü düşünüyorum.
Şu tarçın kokulu kış mumlarına.
Yanıyor, yanıyoruz, beraber el ele yanıyoruz...
Söneceğimi bile bile tutuyorum elinden.
Cehennem gibi ama huzurlu geliyor.
Duygularım köreliyor, yoruluyorum umutsuzlaşıyorum.
Hikayenin yavaşça sonuna geliniyor, eriyoruz.
Tam da şu an olduğu gibi duruluyorum, susuyorum, çıkmıyor sesim.
Ancak diyebiliyorum ki; Lütfen bu acılar azalsın,
SADECE BİZİ YAKANLAR UTANSIN.