Yalan sever misiniz?
Ben sevmem!“Küçük yalanların bile hayatımda hiç yeri yok” dersem daha ilk baştan iki yalanı ardı ardına sıralamış bir yalancı olurum bile.
Hayatımda zaman zaman varolsalar bile yalan sevmem. Yalan sevenlerdenseniz şimdiden anlaşalım. Siz en iyisi mi hiç başlamayın bu satırları okumaya. Size en iyisi kuru sıkı atılmış birkaç palavradan oluşan eski hatıralardan vereyim. Ya da durun durun daha da ilginci; sıradan sandığım hayatımın, hiç de sıradan olmayan Perşembe’sinden bahsedeyim.
prefix = o ns = ""urn:schemas-microsoft-com:office:office"" /
Aylardan Eylül, günlerden Perşembe... Hayatımdan her giden Eylül ve Perşembeler sıradan olmadığına göre bu yılda herhangi bir sıradanlık kabul edilemezdi zaten. O Perşembe herşey çok farklıydı. Kafamı dayadığım yastıktan kolayca kurtulabilmiştim; son günlerde beni içerisine hiçbir zaman bırakmayacakmış gibi çeken yatağa inat.
İki katlı otobüsü kaçırmış, bilerek ve isteyerek kapı komşumla yapmıştım, o sabah ki yolculuğumu...
Belki de iki katlı otobüsün camına kafamı dayamamamla başladı herşey.
Hiç beklemediğim bir yerde çakmaya başladı şimşekler.
Kararsızlıklarımı yollarını hiç bulamıyacakları uzak bir yerde bırakıp kaçtım.
Yaptıklarımı, yazdıklarımı, okuduklarımı herşeyimi sevdiklerimle paylaştım.
Hayatın pamuk ipliğine bağlı olduğunu gözlerimle gördüm, inandım.
Bundan önceki tüm çığlıklarımı sonsuzluğa haykırdım.
Ve...
NE GÜZEL, HEPSİ BİTTİ.
Çıt çıkmasın artık yoksa bozuşuruz.
Çıtkırıldımlar için yazmışda olabilirim bu yazıyı bir kişi içinde, bin kişi içinde...
Sahi çıtın kırık mı senin?
Ağla!
Bir yağmur bekle. Yağmur öyledir. Gözyaşı saklar. Üstelik belki hava da karanlık olur ve ben geçerim yanından. Gözlerin seçilmez. Üstelik dışarısı başka bir yerdir. Olsa olsa Cihangir. İstiyorum ağlamanı. Hatta yokuş yukarı ağla. Ahmak ıslatana daya omuzlarını. İzliyor olacağım seni. Geçtiğimiz yollardan bir kez daha geçerken, nefes nefese çıktığımız güzelim Cihangir merdivenlerini tırmanırken. Zorluyor olmalı seni de bu sıralar Cihangir, Mihangir. Beyoğlu, Meyoğlu...Belki de umrunda değildir hiç farkedemediğim gibi hiçbirşey.
Belki de tüm söylediklerin yalandı. Hiç sevmediğim gibi...
Ama yine de ...
Ağlamalısın. Mutlaka ağla. Beni ağlatıyor… hala ağlamaman.
Sıradaki...
Sıradan Perşembe lütfen!
Ömür İsfendiyaroğlu
2003 Eylül 26 Perşembe
P.S. Hürriyetim / Agora'da yayınlanmıştır