Sevinç ve Hüzün İkizdir

başımıza gelen olayları kader der geçeriz.beklenmedik güzel şeyler hoş sürprizler olarak kabul edilsede, hötü sürprizler kader olarak yorumlanır.aslında kader denilen tasavvuf olgusu da birnevi sürpriz değil midir?

yazı resim

Destansı sevdalar yedi düvele yayılsa da nice sevdalar vardır destanlara taş çıkartır. Nice sevdalar yaşanır gencecik yüreklerde, nice yangınlar vardır yaralı gönüllerde. Kimisi sevdalıdır kavuşamaz sevdiğine, kimisi kavuşur umduğunu bulamaz, kimisi töre adında bir tehdidin gölgesinde yaşar sevdasını, kimisi de kavuşur sevdiğine kara toprakta şakağında kurşun yarası. Sevda bu dili, dini, ırkı, mezhebi olmaz; sevda bu ana, baba, bacı, kardaş; hiç fark etmez eş ya da evlat. Sevda aynı sevdadır, acı aynı acı. Yürek yanmaya görsün bir kere; teselli yoktur hiçbir yerde hiçbir şeyde. Sevda dediğin kılıç yarası misali; yaranın kanaması durur iyileşir belki ama izi kalır derinliklerde iyileşmez. Sevda ve hasret ikiz kardeş gibidir; acı verir ikisi de yüreğe, ikisi de çaba ister emek ister. Sevinç hüzün ikiz kardeş gibidir; ikisi de bağlıdır birbirine, her sevincin ardında bir hüzünlü bekleyiş vardır ve her hüznün sonunda burukta olsa bir sevinç. Ve kader bazen çapraz örer ağlarını iki gencecik yüreğe aynı anda tattırır sevincin tatlısını hüzünlerin en acısını.

Sevdaları dillere destan olmasa da birbirleri için birer destan kahramanı olan bir çiftti onlar. Ne dokunmaya kıyabilir ne bakmaya doyabilirlerdi birbirlerine. Yaşanmışlıkların en güzeliydi istedikleri. Kutsal evlilik bağıyla bağlandıkları gün yemin etmişlerdi yaratıcı huzurunda; birbirlerini üzmeyeceklerdi, incitmeyeceklerdi, güçlü olacaklardı yaşam savaşında, destek olacaklardı birbirlerine. En güzel yemeklerin tadına bakan damakları soğan ekmek bulduklarında kabul edecekti aynı tadı. Ve birbirlerine destek olacaklardı her daim en kötü günlerinde bile dudaklarındaki gülümseme en büyük tesellileri olacaktı; öyle de oldu.

Evliliklerinin ilk yılı güzel geçmesine rağmen yaşadıkları acı olaylar mutluklarına gölge düşürmüştü. Birbirlerinden şikâyetleri olmamasına karşın çevrelerinden gördükleri baskılar sıkıntı yaşamalarına sebep olmuştu. Anlayış, sevgi ve saygılarının yoğunluğu onları uçurumlara itilmekten kurtarmış ve aile olma yolunda sağlam adımlar atmalarına sebep olmuştu. Genç kadın çalışmak istememiş evinin kadını olmak istemiş genç erkek ise işlerinde başarılı olmak için elinden geleni yapmıştı. Yoğun çalışma temposu olmasına rağmen eşine zaman ayırmakta ihmalkâr davranmamış ve her fırsatta değişik aktivitelerle eşini eğlendirmeyi, hayatın güzelliklerini yaşatmayı başarmıştı. Mutluluklarını perçinleyen haber kısa zamanda geldi. Genç kadın hamileydi. Kocasından bir parçayı karnında taşıyor olmanın heyecanını tarif edemiyordu. Genç adam ise zaten taparcasına sevdiği eşine daha bir bağlamış onun elini sıcak suda soğuk suya sokturmuyordu. Heyecanlı bekleyiş başlamıştı. Her geçen gün doğacak çocuklarına daha bir yaklaştırıyordu onları. Hayatın güzel sürprizleri onlara cömert davranıyordu. Rutin doktor kontrollerinden birine gittiklerinde doğacak evlatlarının ikiz olacağını öğrendiler. Mutlulukları ve heyecanları ikiye katlanmıştı. Daha birkaç ay önce iki kişilik küçük bir aileyken birkaç ay sonra dört kişilik kocaman bir aile olacaklardı. ‘’İşte bu dedi genç adam’’ karısını alnından öperken ‘’işte benim eşim işte benim ailem. Eşini sevgiyle kucaklayan genç kadın ise yaşadıkları için yüce yaratıcıya şükrederken sevinç gözyaşlarına hâkim olamıyordu.

Doğum zamanı yaklaştık heyecanları kat kat artmıştı. Genç kadın haftada bir kontrole gidiyor bebeklerinin gelişimini takip ediyor, genç adam ise eşiyle birlikte doğacak çocukları için mobilyalar oyuncaklar alıyordu. Karyolaların biri kırmız diğeri mavi; odanın bir tarafına oyuncak bebekler diğer tarafına ise oyuncak arabalar dolduruluyordu. Aynı anda hem kız hem erkek ana babası olacakları için kendilerini yaratıcının seçilmiş kulları olarak düşüyorlardı. Yatağa girdiklerin uyumaktan çok evlatlarıyla yaşayacakları güzellikleri hayal edip hayallerini birbirleriyle paylaşarak günü karşılıyorlardı. Yine hayal kurdukları bir gecenin sabahında genç kadın yoğun sancılarla uyandı. Doğum zamanının geldiği anlaşılıyordu. Günlerdir bir köşede hazır bekleyen doğum çantasını alıp hastaneye gittiler. Genç kadın doğum haneye alındığında kapılar genç adamın yüzüne kapandı. Genç adam kapalı kapılara bakarak beklemeye başladı. Heyecan doruktaydı. Zaman geçmek kapalı doğumhane kapısı açılmak bilmiyordu. Saatler sonra kapılar açıldığında bir hemşire buruk bir gülümsemeyle gen adama yaklaştı ve ‘’müjde bir oğlunuz oldu ‘’ dedi. Genç adam yaşadığı heyecanla sevinç çığlıkları atarken birden durakladı. Bir oğlu olmuştu; peki ya kızı. Hemşire başını öne eğdi ve doktorun kendisine durumu izah edeceğini söyledi. Birkaç dakika sonra gelen doktor acı gerçeği açıkladı. Oğlu anne karnındaki yolculuğu tamamlamayı başarmıştı fakat kızı doğumdan bir gece önce mücadeleyi bırakmış ve pes etmişti. Genç adam doğum hane kapısının önünde şaşkın bakışlarla kalmış ne düşüneceğini ne söyleyeceğini bilemez durumdaydı. Karmakarışık bir duygu yumağı içerisinde oradan oraya yuvarlanan belleği idrak yeteneğini kaybetmiş durumda bir boşlukta sallanıyordu.

Eşini ve bebeğini odaya aldıkları haberini duyunca eşine koşmak istedi. Ama eşine ne söyleyecek, ne anlatacak bilemiyordu. Güçlü olmalıydı; eşinin yanında bir zırh gibi durmalı ve eşini her türlü acıdan korumalıydı. Odaya girdiğinde eşiyle aynı anda doldu gözleri. Yavaşça yatağa yanaşıp eşinin alnına bir öpücük kondurdu. Eşinin kucağındaki evladına buruk bir sevgiyle baktı. Boğazı düğümlenmiş gibiydi; ses tellerini titreterek konuşmasına sebep olacak bir nefes parçası bile veremiyordu. Eşi de aynı durumda; sadece sevdiği adamın puslu gözlerine uzun uzun baktı. Genç adam yavaşça bebeği kucağına aldı ve yıllardır hasret olduğu bir kokuyu bulmuşçasına kokladı evladını. Daha fazla dayanamadı bu heyecana ve evladını sarmalayıp hıçkırıklara boğuldu. Genç kadın sevgiyle okşadı eşinin saçlarını. Gözlerinden akan yaşları elinin tersiyle silerek fısıltı halinde seslendi eşine ; ‘’ Gün güçlü olma günüdür, elbet bunda da bir hayır vardır. Üzülme bir tanem güçlü ol, birbirimize ihtiyacımız var. Hayata dair her an yeni şeyler öğreniyoruz dersin ya hep; bugün yeni bir şey daha öğretti hayat bize. SEVİNÇ ve HÜZÜN İKİZDİR SEVGİLİM, HEPSİDE BİZİM İÇİNDİR.

Başa Dön