Çok haykırdım o yare “gitme kal” diye, ya beni hiç duymadı yada duymazdan geldi bilmiyorum. Zorla girmemiştim hayatına, kalmak için zorladım ama buda zorla olmadı işte.
aşk… dertlerin en büyüğü o diyorum şimdi ben. Anladım ki üstelik aşkın adaleti yokmuş, sevilen hep kapı dışarı edilirken bırakıp gidenler hep kıymet görüyormuş. Aşk üç gün mutlu edip bir ömür ağlatıyormuş. İnsanların evine bile kapı çalmadan girilmiyorken aşk en mahrem yer kalbe “çat kapı” gelip giriyormuş. Kısacası bu aşk, görgüde bilmiyormuş…
aşk aklına eseni yapıyor ya, canı sıkılıncada çekip gidiyormuş kalpten. Kırdığı kalbin hali, akıtılan göz yaşları kimin umurunda. Yaralı ve ıssız bir kalp kalıyormuş geride, kime sığınacağını kime ne diyeceğini bilemeyen çaresiz bir kalp.
kalp sevdiyse eğer pes etmezmiş ama. Sevdiğini geri getirmek için çabalayıp dururmuş, umutla beklermiş. Sessiz bir bekleyiş değil bu ama, sevgili sustukça, kaale almadıkça, o dahada çok haykırırmış sevdiğine. Sevdiği inatla sustukça, kalpte inatla devam edermiş SESSİZLİĞE HAYKIRIŞ a.
bende haykırdım sevdiğime, kural değişmedi o da bana cevap vermedi. Susmadım vede susmuyorum, SESSİZLİĞE HAYKIRMAYA devam ediyorum…
Sessizliğe Haykırış
sen susmaya devam et bende haykırmaya, kimsenin kimseye bir etkisi yok nasılsa...