Surlarında hapsolmaktan yakınırdım hep
Sevginle yeniden doğuşumu unutarak
Seni ne çok sevdiğimi ben bile bilmiyormuşum meğer
Her şeyi ve herkesi bir anda unutup
Yalnızca seni özlemek ne demek, bilmiyormuşum
Bize ne oldu demekten yoruldum artık.
Başkalarının ağzındaki sevgi cümleleriyle kirlenmekten yoruldum.
Hala senin gittiğin saatte yaşamaktan,
O saatte sensiz yaşlanmaktan yoruldum.
İçimizden geldi diyerek arabayı durdurup birbirimize sarıldığımız bu yollarda yürümekten
Ve artık yürüyemeyip bu şehri her seferinde terk etmekten.
Kalbimdeki seni inkâr etmekten, seni soranlara o gitti diyebilmekten yoruldum.
Son nefesimin nasibi olsun kolların demiştim bir gece, yemin olsun yalan değildi.
Cihanı ağlatacak bir dert bıraktın içime, nasıl vazgeçeyim senden?
Seninle geçiremediğim her gün parçalanan bu bedenle
Hangi ömrün hevesine düşeyim?
Yoruldum seninle sevdiğimiz yemeklere sensizken tat katmaya çabalamaktan.
Ve yoruldum bu huysuz, bu hırçın, bu yörüngesini kaybetmiş kadınlığımdan.
Söyle bir başkasına dokunan ellerini düşündükçe nasıl yerinde tutarım aklımı?
Cennetini görmüşken gözlerim, çoğalan yangınlara nasıl çevrilir başım, söyle?
Beni bu devrilmişliğime alıştırma ne olur
Çünkü yoruldum hasretinle sınanmaktan
Yoruldum seni seviyorum diye çığlık atan kalbimi oyalamaktan
Bak, hiçbir aşkın mayası tutturamadı beni hayata
Sahte bir çırpınıştan öteye gitmiyor umutlarım
Sesin yok artık, yankısı kaldı bir tek kulaklarımda
Sen de yoksun, gölgen beni her gün daha da zorlamakta
Çözülüyor dizlerimin bağları,
Hayatın ortasına sırtüstü düşüyorum
Bizsiz kalan şu kıymetsiz günlere, direniyorum
Anla artık yoruldum her yağmurda, yokluğunla içime çekilmekten
Ve yoruldum mesneti benden eski yalnızlığa boyun eğmekten…
] ]