Sensizlik

Sensizlikti senden kalan, bir de deniz mavisi gözlerin.

yazı resim

Saatin geç olduğunu soğuk bir rüzgar beni titrettiğinde anladım. Saate baktım. On ikiye yaklaşmıştı. Neredeyse üç saattir oturuyordum sahildeki ağacın altında. Kalkıp yavaş adımlarla yürümeye başladım.

Sokaklarda neredeyse hiç kimse kalmamıştı. Sadece köşedeki çay ocağının lambası yanıyordu. Buğulanmış camdan içeride birkaç kişini silueti görülüyordu. Kapıyı açıp her zamanki yerime doğru giderken içerdekilerle selamlaştık.

Sandalyeye oturdum ve buğulanmış camda elimle kendime küçük bir pencere açtım. Yine geceyi izliyordum.

Sen gideli iki yıl olmuştu. Kocaman, sensiz iki yıl. Gözlerinin yerine denize bakarak kendimi avutmakla geçen iki yıl. Uykudan mutlu uyanıp, rüya olduğunu anlayınca yataktan hayal kırıklığı ile kalktığım sensiz iki yıl.

Çayım geldi. Biliyorsun ya; limonlu, şekersiz. Bir yudum alıp buğulu camda açtığım küçük penceremden dışarı baktım. Karanlık her şeyi, herkesi yutmuştu. Hatırlıyor musun bilmiyorum ama sen de böyle bir gecede bırakıp gitmiştin beni. Karanlık gece seni de yutmuştu. Sensizlikti senden kalan, bir de deniz mavisi gözlerin.

Çaydan bir yudum daha aldım. Parayı masanın üzerine bıraktım ve ocaktan çıktım. Yağmur çiselemeye başlamıştı. Hızlı hızlı yürümeye başladım. Acelem var gibiydi. Sanki birisi elimden tutmuş beni bir yere götürüyordu. Köşeyi döndüğümde anlamıştım, iskeleye gidiyordum. Seni en son gördüğüm yere, beni bırakıp gittiğin yere.

İskeleye vardığımda yağmur dinmişti. Yavaş adımlarla denize doğru ilerledim. Uzakta birkaç geminin ışıkları görünüyordu. Sahilde, bağlı balıkçı tekneleri ve dalgalardan başka hiçbir şey yoktu. Arkama döndüğümde beni buraya getirenin kim olduğunu anladım. Bir banka oturmuş acıyarak tebessüm ediyordu. Bana, gözlerinle beraber bıraktığın son şeydi. Evet, sensizlik, yine sensizlik, yine sensizlik.

Başa Dön