“Bir ihtimâl daha var, o da ölmek mi dersin söyle cânım, ne dersin?”
Beste: Osman Nihat Akın
Güfte: Osman Nihat Akın
Makam: Nihavend
Senden bir şeyler isteyeyim mi?
Duruluğunu, kayganlığını, gerginliğini, döne döne arayan ellerim, avuçlarına gömülsün mü mesela?… Açar mısın avuçlarını?...
Devinir, dirilir, gerilir, tazelenir mi o eller acaba?... Şimdi dolunaya evrilirken yüzü kızaran şu ay gibi hafifçe kızarır mı yüzü ellerimin?... Ne dersin?...
Ay, kapkaranlık dağın ardına doğru utançtan kızararak inerken yavaşça kızarır mı yüzüm benim de?... Sonra hemen, önüme uzanan sarışın, ince uzun şu parıltı gibi ışıldar mıyım ben de?... Ve şimdi kıpır kıpır kıpırdayan şu tuzlu sular gibi terler döker miyim acaba?... Ne dersin?...
Artık kızıla dönmüş ay, o kapkaranlık adanın ardından, o kapkaranlık sulara daldığında… Hani o anda… Kızıl karaya dönerken tam da… Tam da o anda işte… Karanlık sular da kızıl kızıl yanar mı acaba?... Ne dersin?...
Eller yanar mı?... Saçlar tutuşur mu kızıl kızıl?... Yangın sarar mı her yanı acaba?... Ne dersin?...
Sonra… Önümüzde uzayıp giden şu kısacık yolda, birazcık yürür müyüz birlikte?... Ateş böcekleri gibi yana söne, yana söne, yana söne…
Hani tökezlersek arada, kollarımızdan tutuverip hemen, yerlere düşürmeden birbirimizi… Yürür müyüz birlikte?... Ne dersin?...
Bu gece, ay düşende önüme, ışıldarken ışıl ışıl, kızarırken hafifçe… Ve kıpkızıllaşırken sonra… Bunlar, böylece oluverirken gözümün önünde… Aklıma geliverdi de…
Ne dersin?...
20.07.2013
Vildan Sevil