Fatih catik kasiyla gecmis kara surlarin karsisina üzun uzun bakmisti Istanbula o gece.
Istanbul önüne gelen, kaldiklari yerde Ilayi Kelimetullah icin can veren sahabeler birbir gözünün önünden gecerken Hazreti Eyyüb el Ensari durmustu karsisinda en son, ve derin ve anlamli bakarken söyle demisti icini dolduran tatli bir gülümsemeyle; "Istanbulu fetheden asker ne güzel askerdir. Istanbulu fetheden komutan ne güzel komutandir." Ve ardindan kaybolmustu. Sultan Mehmed'in düsünceleri surlarin arkasina akmis ve müjdeyle mazhar olabilecegi saadeti düsündükce ici icine sigmaz olmustu. Catti kaslarini, ama Istanbula kizamiyordu yinede. Sustu biraz, basini önüne egdi.
Tekrar kaldirdiginda bir dev misali keskin keskin bakti Istanbula; "YA SEN BENI! YA BEN SENI!"
Istanbul duymustu bu haykirisi ve yolunu acmisti. Gel diyordu, gel artik, bekletme beni.
Yillar gecti ve nice insanlar geldi gecti Istanbul'dan. Ve bugün Istanbul yine Fatihin özlemini cekmekte. Cünkü benligini caldilar Istanbulun. Ve Istanbul semalarinda hala Fatih'in sesi cinlarken surlardan arta kalanlar SEN BENI... diye fisildamaktalar...
Yalniz kaldi Istanbul, Istanbul dar sokaklara itildi, ve Istanbulu yasatmaya calisanlara gerici denildi. Istanbul yine sigindirmakta herkesi, ama ISTANBUL KÜSKÜN BUGÜN.. küskün hepimize.
Ve Fatih bana haykirmakta Istanbul surlarinda; "Gel, gel artik, Istanbul seni özlemekte.
Ve sen... Yillardir yüregimin en derinlerinde en derin yaralari deldin. Birde Istanbul delmisti o yaralari. Ve bende sana haykirdim; "YA SEN BENI, YA BEN SENI!" Sen beni aldin benden! Sen Istanbul olamazsin dedim icimden hep, cünkü Istanbul beni davet ediyordu kendine sen iterken. Birgün dedim, birgün belki...
Ve bugün yine cikiyorum karsina, ama SEN beni alamazsin artik! Cünkü buna gücün yetmez.
Cünkü ben FATIH OLACAGIM!