Bostancı sahilinde yapmıştım sarı sarı kumlardan ilk kalemi. Ve o gün vurmuştum kalbime düşlerimdeki krallığın kapısına kilit taki o gelene kadar. Ki anlayacaktım geldiğini içimde tutuşturduğu ateşin kaf dağının karlarını eritmesinden.
Kaç mahpus yılı düşlerime girip çıktı. Düşler ki uçsuz bucaksız, düşler ki yaşanan hayata ve acılara aykırı. Ama bulamadı aradığını gönül.
Kasımın soğuğu bastırmış, kış sokulmuştu içimize davetsiz bir misafir gibi. Güneş kara kara bulutların ardına saklanmış, gülüyordu sinsice. Ben ararken sıcak bir tebessüm titriyordum iliklerime kadar sessizce.
Ve seni gördüm üşümüyordum artık. Düşündüm yılların esareti bitecek miydi? Açılmaz dediğim kapılar açılacak mıydı acaba. İnan onu sende çok aradım.
Nereden bilirdim bana kaf dağının ardından baktığını, unutulmuşluğunda ötesinde yapayalnız bir başına açan umut çiçeklerimi sessizliğinle solduracağını.
Ama anlamamışsın gözlerinde parlayan yıldızların, beni sana değil onun hayaline getirdiğini. Ben hala onu kumdan kalelerimin önünde yalancı ışıkların aydınlattığı yarınlarımda bekliyorum. Elimde bir anahtar ve sonsuz sevgimle...
Sen Değil O
İnsan hep arar ya dünyada diğer yarısını, / Buldum zannedipte dalar ya derin hülyalara, / İşte öyle bir rüyadan uyandığımda yazdım bu yazıyı. /