Sanrı

Dalmışım. Büzüldüğüm yerden doğruluyorum. Gözlerim yaşarmış yine; nedensiz. Ne zamandır oluyor. Sebebini bilmiyorum. Elimle buğulanmış camı şöyle bir silip dışarıyı izlemeye koyuluyorum. Karşı evin oğlu dışarıda top oynamaya çıktı. Arkadaşları da doluştu sokağın ortasına. Maç yapacaklar. Bir keresinde beni de çağırdılar, ama gitmedim. Önceden hiç konuşmazlardı benimle. Sonra ne olduysa işte maça bile çağırdılar. Niye gideyim ki?

yazı resim

Dalmışım. Büzüldüğüm yerden doğruluyorum. Gözlerim yaşarmış yine; nedensiz. Ne zamandır oluyor. Sebebini bilmiyorum.
Elimle buğulanmış camı şöyle bir silip dışarıyı izlemeye koyuluyorum. Karşı evin oğlu dışarıda top oynamaya çıktı. Arkadaşları da doluştu sokağın ortasına. Maç yapacaklar. Bir keresinde beni de çağırdılar, ama gitmedim. Önceden hiç konuşmazlardı benimle. Sonra ne olduysa işte maça bile çağırdılar. Niye gideyim ki?
Kaleye geçti yine. Durmadan gol yer, ama hiç vazgeçmez kaleci olmaktan. Babası da balkondan izliyor. Her seferinde çıkar, izler. Oğlana diktim gözlerimi. Çelimsizliğine, heyecanına, sürekli gülen yüzüne baktım. Ben babama benzerim. O hiç benzemiyor.
Maç boyunca bir sağa bir sola savrulup durdu. Balkona baktı birkaç defa. Koştu, zıpladı, yoruldu, nefesi kesildi, derin derin soluk aldı. Balkona dönük yüzündeki terleri sildi. Ama bu defa da olmadı. Beş tane gol yedi. Babasına baktım; yine de gülümsedi. Hiç sevmiyorum onları. Bir ara babası hep başımı okşar, acır gibi bakardı bana. Ağlayacak gibi olurdum o zaman. Şimdilerde yapmıyor.
Onlar gidince bahçeyi izledim bir süre. Gelen giden yok. Buğulanan cama bir şeyler çizdim. Sildim sonra. Beğenmedim. Resim yapmayı beceremiyorum zaten. Tek yapabildiğim çöpten adam.
Hava çok soğuk. Yanan soba odayı ısıtmıyor. Annem bu kör sobayı nereden buldun diye hep söylenirdi babama. “Hava soğuk ondan” derdi babam da her seferinde. Artık konuşmuyorlar. Ben de bu havalar yüzünden iyileşemedim işte. Sözde soğuk algınlığıymış. İki ay önce de psikologa götürmüşlerdi. Çok değil, saysam on defa gitmedim. İşe yaramamış. Öyle dediler. Ne bekliyorlar bilmiyorum. Her gün böyle bahçeyi izlememe darılıyorlar herhalde. Okula gitmiyorum ya. Bir de yıldızlara bakıyorum çok. Bilmem ki sebep bu mu?
Odamın kapısı açıldı. Annem geldi. Saat başı yokluyor beni. Korkuyor, biliyorum. Bana üzülüyor belli. Bir de babamın sessizliğine. Bu halleri beni kızdırıyor.
- Ne var anne, ne istiyorsun? Gelme böyle odama. Gelme!
- Bir şey ister misin diye soracaktım. Neyse, sen istersen söylersin.
Kapıyı kapatıp gitti. Ona böyle bağırmak hoşuma gitmiyor. Sıkıntıdan bağırıyorum. Annemin dışarıdan sesini geliyor. “Bu çocuk ne olacak böyle” diyor babama. “ Kaç doktora gittik. Olmadı. ” Babam sessiz. Zaten ne zamandır hiç konuşmuyor. İçim sıkılıyor. Yatağa giriyorum tamamen. Yorganı başıma çekip yatıyorum.
Hafif bir hırıltı duyuyorum. Kesik kesik öksürüyor biri. Başımı gömdüğüm yerden çıkarıp bakıyorum. Uzun boylu, iri, esmer bir adam duruyor yatağımın başında. Görüntüsü bulanık. Gözümü ovuşturuyorum; netleşmiyor. Adam babama benziyor ama değil. Değil biliyorum. Elleri kocaman. Babamın elleri küçücüktü. Bana doğru uzatıyor. Nefes alamıyorum. Bağırmak istiyorum sesim çıkmıyor. Ona kadar saysam gider mi? Bir: gözümü kapadım, iki, üç; gözümü açsam, dört, beş, altı; biraz daha bekle, yedi, sekiz, dokuz; lütfen git, on; hâlâ burada.
Bana doğru eğiliyor. Ağır, çok ağır bir koku bulaşıyor göğsüme. Kıpırdayamıyorum. Kulağıma dayıyor ağzını. Sıcak bir nefes yüzümü yalıyor.
-Beni merak etme. Ben iyiyim.
-Ama ben değilim baba!

Başa Dön