Keşke bir ağaç olsaydım.
Şöyle Beyoğlu’nun ortasında
yanımdan geçip giden tramwaya,
insanlara, çöp kamyonuna,
tinerci çocuklara, kalabalıklara,
tenhalıklara aldırmadan
öylece durup duran
bir ağaç.
Mutlu başı, dimdik yukarıda
dalları rüzgarda hafif hafif sallanan.
Çevresini sarıp sarmalayan demir parmaklıklara aldırmayan
huzur dolu bir gövde...
Belki o zaman daha çok severdim beni.
Daha çok severdin,
Severdiniz.
O zaman tüm kaprislerimden,
kıskançlıklarımdan,sıkıntılarımdan,
tüm iç huzursuzluğumdan boğulmazdım.
Kendi kusmuklarından boğulan bir bebek gibi.
İğne deliği kadar bir nokta var.
İçimde bir yerlerde...
Bense o noktayı alıp büyütmekte hiç olmadığım kadar başarılıyım.
Delik büyüyor.
Karanlık bir mağaranın içine giriyorum.
Kaprisler,
kıskançlıklar,
kuruntular
sarkıtların üzerinden
birer birer üzerime damlıyor.
Keşke bir ağaç olsaydım.
En azından saksıda yetişen bir tür bitki
O zaman beni daha çok severdiniz.
12/05/2004
Derin