Sonra aniden sen çıkageldin.
Azı dişimdeki felaket çürüğün ağrısını dinlemeyi bırakıp,
kendimi sokaklara attığım aynı anda.
Gözlerini hiç kırpmayacak kadar cesurdun.
Oysa ben korkularım bana gür sesle şarkılar söylemeye başladığında,
nefesimi burnumun içine hapsedip gözlerimi kapamayı,
sonra da yavaş yavaş hayata soluk bırakıp
gerçeklere gözümü açmayı çok severdim.
Ben çocukken karanlıktan da korkardım.
Gördüğüm tüm karanlıkları yüreğimin bir yanına hapsettiğim
Günlerim çok olmuştur.
Sonra aniden sen çıkageldin.
Kimse görmeden karanlıkları fırlattım.
Gözlerini kırpmıyordun.
Kalbini yokladım.
Karanlıkları aradım yoktu.
Nereye hapsetmiş olabileceğini düşünürken
Seni kokladım.
Etraf hiç de karanlık kokmuyordu.
“Belki de” dedim kendi kendime,
“çocukluğunda hiç karanlık yoktu.”
Sormak istedim,
Sesim bile yoktu.
Sonra aniden sen çıkageldin.
Mevsim yazdı.
Ben yazdım.
Azı dişimdeki felaket çürüğün ağrısını dinlemeyi bırakıp,
Yazdım.
Kalbimi açtım.
Eskiden kalma tüm aynalar kırıldı.
Eskiden Kalma Karanlıklar
Şiir - Öyküsel belki de küçük bir öykü şiirsel... / İçimizde barındırdığımız bugüne kadar saklayıp, yedirip içirip büyüttüğümüz karanlıkları kendi başlarının çaresine bakmaları adına bırakma zamanı. / / Eskiden kalma sırları bozulmuş aynalar kırıldı.