Şair ve Şiir

Şair ve Şiire bir bakış

yazı resim

Öncelikle yapılması gereken bir şey var: şiir ne? şâir kim? Bu tanımları yapmadan, ortaya konulan eserleri tartışmak pişmiş yemeğin nelerin karışımından oluştuğunu ortaya koymak gibi bir şey. Gerçi şiirin ne olduğu, şâirin kim olduğu eskiden beri bilinmekte ama, yenilerin yâni bizlerin bilmesine de ihtiyaç var.
Eline kalem alan, aklına ya da yüreğine bir şey düşen hemen onu kağıda döküyor ve çıkıyor ortaya ben de şairim diye. Yazılanların çoğu şiir olmaktan çok uzakta, hattâ şiire büyük bir ihanet olmakta. Hiç kimsenin bunu yapmaya hakkı yok, olamaz da…
Her şeyin bir başlangıcı olduğu gibi, şiirin bir başlangıcı ve şiirin ilk ustaları olduğu gibi hâlen ustalıklarını ispat etmiş olanlar da var; bu ustalar ve eserleri, eserlerin nitelik ve niceliklerini incelemelidir, ben şâirim diye piyasaya çıkan. Bunları incelemeden ortaya konacak eserler kör, sağır, topal olmaya mahkumdur. Aksak şiir aslâ kabul görmez ve etkisi de olmaz.
Şiir; bir, duygu; iki, düşünce; üç, hayal den oluşmalıdır. Yani şiirin mihenk taşları bunlardır. Bunlar olmadan da şiir eksiktir.
Şâir şirin anası, yâni ağacı; şiirse onun çiçeğidir…meyvesidir….yaprağıdır… Ağaç nasıl köklerinden alırsa gıdasını; şâirde aşktan, acıdan, sevgiden, sevdâdan, ayrılıktan, kavuşmaktan, gurbetten, sıladan, gözden, bakıştan, gülüşten, çiçekten, yapraktan alır gıdasını. Aldığı gıda ile de çeşit çeşit, değişik tat ve lezzette şiirler yazar. Bu şiirlerle hitap eder okuyuculara; bu şiirlerden olur şarkı, türkü, beste. Şair duygularında yoğurduğu gözlemlerini, erişemediği özlemlerini yine özlemlere, yine duygulara arz eder…
Şâir bir yerde duygunun aynası, sevdanın sancısı, aşkın pınarı, umudun kaynağı gibidir. O, yaşadığı zaman ve olayların birebir gözlemcisi ve esas kâtibi gibidir. Gözlemlediği ve algıladığı ne varsa geleceğe olduğu gibi aktarır; aktarmakla gerçek tarih vesikalarının naklini de üstlenmiş olur.

www.kadirkaraman.com ] ]

Başa Dön