‘Rodin, 'Düşünen Adam' heykelini ilk yaptığında eserine 'Şair' adını vermiş, çünkü o niyetle başlamış. Ama sonra etraflıca düşünmüş ve zihin yormuş olacak ki heykelin adını değiştirip daha uygun olanı koymuş.’
Etraflıca düşünmek ve zihin yormak?
Duygusallık eşiği olmayan biri olarak bu paragrafı ilk okuduğumda içim gitmişti ve keşke, demiştim. Keşke eserin adı ‘şair’ olarak kalsaymış.
Son birkaç gündür bu konudaki fikrim değişti. Buna sebep belki hayatın her karesi için özellikle duygusal dünyalar için etraflıca düşünmenin ve zihin yormanın -artık- gerekliliğine inanmamdan belki de sadece kalbimin sesini dinlediğim zamanlarda acı çektiğimi –nihayet- kabullenmemden olabilir.
Kalbime sorsam, fırtına…
Sormuyorum!
Geçen gece ‘Ne olacak halimiz?’ diye soran dostlarıma, böyle giderse yıllar sonra ben yine bu kanepede uzanıyor olacağım, sen battaniyeye sarınmış olacaksın, sen de muhtemelen ‘kızlaaar, çok gerginim’ diyeceksin, diye cevap verdiğimde hepimiz irkildik!
Etraflıca düşünmek ve zihni yormak?
Bıraktığım yerden tutmaya çalıştığım hiçbir şeyi yakalayamadım ki! Bırakmıştım çünkü, ipin ucu kaçmıştı bir kere …Giden gitmişti. Ama nedense ille de tutmaya çalışmak, ille de emek vermek, ille de tek kürekle mehtaba çıkmaya çalışmak…
BİNNUR EDİSAN