Herta Müller: Pencere
Annem basenimin üstüne sekizinci ipi bağlıyor. İpler beyaz ve dar. İpler sıcak ve basenimi sıkıyor ve boynumu sıkıp beni nefessiz bırakıyor.
Peter, masanın köşesindeki bir sandalyede oturuyor ve bekliyor.
Alt eteklerimin taş gibi kat yerleri var ve uçları dantelli. Dantelin delikleri, dar direği suratsız ve ağır. Dantelin kireçli damarları var, eski değirmenin uzun kireç damarlı duvarları gibi.
Dokuzuncu etek, sabahleyin görünen erikler gibi ışık grisi renginde taş gibi alt eteklerin üzerinde yüzüyor. Ben sadece sıcak ipini hissediyorum. Dokuzuncu eteğin ipek grisi, koyu zemini üzerinde beyaz çiçekleri var. Çiçekler, boynunu bükmüş küçük çan çiçekleri. Bir çok çiçek başı kat yerlerine gizlenmiş. Yalnızca ben dönünce, akordion çalıp, siyah klarnet çığlık atıp, davulun üzerindeki gergin dana derisi titreyince görülebiliyorlardı.
Peter beni yüzüne bakacak biçimde döndürüyor.
Beyaz çanların başı dönüyor ve bir tempo hışırdıyor. Ayakkabılarım bir adım tempo atıyor. Şalımın püskülleri bir tur tempo dönüyor. Saçım bir tempo uçuşuyor. Kulaklarımın üstüne bir tutam saç düşüyor, bir tutam enseme düşüyor, bir tutam saç burnumun köküne düşüyor ve erik kurusu kokuyor.
Davul bir köprü altı gibi boş zıngırdıyor.
Toni yarım yüzünü, Barbaranın başının arkasına döndürüyor. Benim gözlerim, Toninin kulakları önünden dönüyor. Kulaklarım Peterin başı etrafında dönüyor.
Dana derisi şakaklarımda, dirseklerimde, dizlerimde zıngırdıyor. Dana derisi şalımın altında, derimin altında zıngırdıyor ve kalbime bastırıyor. Kalçalarım sıcak, baldırlarım gergin, kaslarım karnımın üstünde dönüyor.
Toni ile aramda, püskülleri uçuşan dört şal var Toni ile aramda fırıncı ustasının yüzü ve siyah klarneti var.
Alt eteklerim baldırlarımın üstünde kayıyor. İpek grisi eteğim, Peterin siyah pantolonlu bacağı etrafında dönüyor. Beyaz çanların kafası kat yerlerinden dışarı çıkıyor. İpek grisi eteğim sessiz bir çan.
Peterin baldırları sıcak seğiriyor. Peterin dizi sert ve sivri. Peterin gözleri yüzümün önünde parlıyor. Peterin ağız çizgileri kırmızı parlıyor ve nemli. Peterin eli büyük ve sert. Toni, Barbaranın elini kulağının altına kaydırıyor.
Siyah klarnet susuyor. Fırıncı klarnetin içindeki tükürüğü çırparak boşaltıyor. Fırıncı şarkı söylüyor. Benimle sabaha dek dans et. Peter, sert beyaz gömlek yakasını boynuma bastırıyor.
Gözlerimi kapatıyorum ve Toniyle ve ipek grisi eteğimle köyün kıyısında, değirmenin ardına, yüksek lambanın beyaz ışığının son kirpiklerinin arkasına, tenha köprünün ardına doğru dans ediyorum.
Bluzum yumuşak, düğmeleri küçük, düğme delikleri büyük. Eteğim loş ve sis gibi yükseliyor. Toninin elleri karnımın üstünde yanıyor. Dizlerim biri birinden yüzerek açılıyor, baldırlarımın uzunluğunca yüzüyorlar. Karnım seğiriyor, şakaklarım gözlerime bastırıyor. Köprü tenha ve inliyor, ve yankı ağzıma düşüyor. Toni nefes nefese, ve çimen ah çekiyor. Eteğim dirseklerimin altında loş. Toninin sırtı ellerimden terliyor. Gökteki ayda, saçlarımın arkasında, unutulmuş köpekler havlıyor, ve gece bekçisi, eski değirmenin uzun kireç damarlı duvarına dayanmış ve uyuyor.
Köprü ellerimin etrafında dönüyor, ve dilim Toninin ağzında dönüyor. Toni, kesik kesik nefesle karnımda bir delik açıyor. Dizlerim köprünün kıyısında yüzüyor. Köprü gözlerime düşüyor. Karnıma sıcak çamur akıyor. Ve üzerime doğru yayılıyor, ve nefesimi yapıştırıyor, ve yüzümü gömüyor.
Gözlerimi açıyorum. Alnımda titreyen damlalar var. Loş köprünün altında yorgun yağmur gırtlağımdan aşağı akıyor.
Peter elini büyük başparmağıyla, yapış yapış teriyle eziyor. Peter beni kendine döndürüyor, kendini de bana döndürüyor. Peterin etrafında yüzüyorum ve dizlerim kurşun gibi.
Fırıncı, tükürüğü siyah klarnetinden sallayarak boşaltıyor ve titrek gırtlağıyla şarkı söylüyor. Fakat hayır, fakat hayır diyordu kadın, öpmeyeceğim. Gözleri testideki şarap gibi dönüyordu. Toninin siyah omuzları Barbaranın uçuşan püskülleri etrafında dönüyor.
Peter benimle pencere yapıyor. Parmaklarım Peterin parmaklarının içine yapışıyor. Kollarım, onun dirsekleri etrafından dolanıyor. Yüzümün önünde, onun etinden ve benim ezilen ellerimden oluşan pencere dönüyor. Pencereden Toninin yüzünün yarısını görüyorum.
Pencerelerin arasında, yarım yüzlerimizin arasında siyah ipekten başörtüsü, alaca benekli gözleri ve dişsiz ağzıyla annemin köşeli yüzü bakıyor.
Keskin gözler, köşeli yüzden, siyah ipekli başörtüsünden yüzüyor, açık caddenin sonuna, bağlı köyün sonuna yüzüyor. Son bahçelerin arkasında, loş köprünün arkasında keskin gözler yeri yarıyor ve içine düşüyor.
Köyün kenarında bir haç duruyor. İsa yolun kıyısında asılmış ve kanıyor, ve yitik vaziyette kırık erik ağacından bir pencereden pancar tarlasına bakıyor.
Gözlerim pencereden yüzüyor, kafamdan, sıcak ağzımdan, gizli terimden yüzüyor. Pencerem kör. Kollarım, Peterin kollarına ölümüne dolanmış. Kör pencereden bir kez daha bakıyorum ve hızlı ve yavaş bir sesle: fenalaştım, diyorum.
Dilim ağzıma düşüyor. İpek grisi koyu çanların üzerine düşüyorum. Çok yaşlı kadınların siyah eteklerindeki huzursuz pililerin içine, uzanan ellerin, dişsiz ağzın içine düşüyorum.
Siyah etekler caddeler kadar açık, köy kadar bağlı, son bahçelerin, keskin gözlerin, dişsiz ağızların arkasındaki dipsiz yer kadar kırık.