ihtiyar bir teknenin üstündeydim..
her gel-gitte inleyen...
denizi içine çeken tahtadan damarlarını kesmek istiyordum.
bıçağı kendi boğazıma dayamak gibi.
gözümün önünde üstü tanrı kaplı okyanus.. ah ne derin ah ne sarhoş.
günlerce içimdeki güneşle sersemlemiş bir halde okyanusa işiyorum.
üre salmak gibi hayata.
çoğalın
belkide dört beş aydır gece olmuyor... siyahı unutmak nasıldır bilir misin.
tırnaklarımla bin yıllık çivileri söküyorum çakıldıkları yerden. tek tek
ne zaman ellerime baksam gökyüzü uzuyor sanki. traş edilmeyi bekleyen bir tanrıça gibi.
pas ve kirli kan .. geminin omurgası ayrılmaya başladı kaptan
sonra olması gereken oldu .. lacivertten bir ses , içim yosun yosun
sarı kayboldu ..
şimdi yeşil
usulca cebimde unuttuğum geceyi çıkardım
gece şehvetli ..
ağzı sıkı kalçaları oynak ve siyah peleriniyle ortalıkta salınmaya başladığında anladım ay ışının acizliğini.
gün ışığında " sana aşığım " diyebilirdim
gün ışında bereketin olabilirdim..
bekaretime kızıl hançer saplayan bir günahkar.
ve imkansız bir kaç düş daha ..
oysa azalıyorum
güneş yerini geceye ve ayaza bıraktığında soyunuyorum usulca
eski ve serseri bir aşktan
ödünç aldığım dişlerimi takıp zamana
azaltıyorum senide.
ilk boynundan
kirlenmiş ciğerlerim ve ruhum için ,
haykır benimle
ah ne sert hayat
buzdan hücrelere dönelim
ne zaman biri parmak atacak olsa içimize tuzla buz olalım.
gece kus biraz..biraz deniz kus...
hücre duvarlarımız daralıyor
daracık bir aralıktan bakıyorum.
gözlerini buluştur benimle diye ,
görmemen gerektiğini bile bile .
kim bilir radyoda ne çalıyor...
kim bilir ne dinleyip ağlıyor denizanaları..
hani ne zaman dokunsalar yakarlar ya
müzik gibi birazda.
ölüm korkusu
seni tanıdım
güç ve tutku mücadelemin
ve vazgeçemediğim aşkın sonu geliyor....
damarlarımda lirik
dudaklarımda kanlı
gidişini sayıklıyorum
kıpırdayacak bir yer yok... yoktun yoktum yoktuk
burda sabitledim zamanı
kaybetmek yada ölmek değildi
ama vazgeçmek .. olması gereken bu .
ve vazgeçerek öleceğimi farkedince , lacivert çığlıklar atıyorum unutulmaya yüz tutmuş orospu gözlerine. .
cesedimi arıyorum , bu boktan , mezarlık kıyısında .
yol boyunca ,
ruhları tarafından terk edilmiş bedenlerin arasında ..
sere serpe .. dudaklarında sigara ..
gözleri kara bir boşluk ,
gülüşleri ürtpertici cesetler arasında .
kendi cesedimi aramaya giderken
kendi cenaze marşımı besteliyorum..
bir eksik..bir fazla..biraz ıslık..biraz hazla
kimbilir hangi radyoda çalacak.
denizanaları da dinler mi dersin
gidişimizi.
Bu gün bekliyorum
Vahşi orta avrupa da
binlerce heykelin ortasında
ağzı şahadetle anılan kimlere saygısızlık edeceğiz sevgilim bir bilsen
biliyorsun ..
kırmızıya boyadığımız hiç bir mezar taşının adı okunmaz
an ki ant içiyorum şimdi
al kan kırmızı rahmine
beyaz küller dökeceğim