Önce Ölümü Gösterdiler Sonra Bayılmaya Razı Ettiler

Kız çocukları, ikinci dört yılın sonunda okuldan alınacaklar. Belli görüşe hizmet eden dershanelerde eğitilecekler. Erken yaşta meslek okullarına yönlendirilecekler. Çocuklar gelecekleri açısından karar verebilme olgunluğuna henüz erişmedikleri için, başkalarının yönlendirmesiyle hareket edecekler. Çocuk gelinlerin sayısı artacak. Birçok dershaneye gün doğacak. Açık öğretim hakkı bahanesine sığınarak, kız çocuklarına haksızlık yapılacak, kendilerinin özgür öğrenim hakları ellerinden alınacak.

yazı resim

Ölümü gösterip bayılmaya razı etmek ne demek? Bir insanı, bir grubu ya da halkı; beklenmedik veya istenmedik bir duruma alıştırmak, razı etmek için, söz konusu durumu bilinçli olarak daha kötü hale getirerek onların önüne koymak, sonra da konuyu veya olayı biraz düzelterek gerçek amacına ulaşmak demek. İşte, zorunlu eğitim sisteminde yapılması düşünülen değişiklikle, halka yapılmak istenen şey tam olarak budur sevgili okuyucu. Bizi önce ölmekle korkuttular, sonra da bayılmaya razı ettiler.

Gazete başlıklarından yola çıkarak konuya açıklık getirelim. Milli Eğitim Bakanlığının, zorunlu eğitimde yapacağı değişikliği, gazeteler şöyle duyurdu: “AK Parti, zorunlu eğitimde 4+4+4 şeklinde kesintili eğitime gidiyor.” Hımmm! Hepimiz “ 3 x 4 = 12 eder” dedik. Oradaki kesintili ifadesini görmezden geldik. Bazı gazeteler, değişikliği şöyle yutturdular okurlarına: “Zorunlu eğitim 12 yıla çıkıyor.” Nedense, “Zorunlu eğitim 4 yıla iniyor.” diye yazamadılar. Dünyanın birçok ülkesinde uygulanan bir model diye alkış tuttular gözlerimizin içine baka baka. Bizi salak yerine koydular. Biz de Galatasaray- Beşiktaş derbisi kadar, Hürrem Sultan’ın dizideki akıbetine odaklandığımız kadar bu konuya odaklanamadığımız için, işin ciddiyetinin farkına varamadık. En azından bazılarımız varamadı. Oysa ki kazın ayağı hiç de öyle değildi.

Derken, değişikliğe muhalif sesler yükselmeye başladı. Eleştiriler yoğunlaştı. Birkaç gün sonra gazete başlıkları değişti: “ AK Parti 4+4+4 kesintili zorunlu eğitim teklifinde değişikliğe gidiyor. Öğrencilere, zorunlu eğitimi; açık öğretim yolu ile tamamlama şansı, ilköğretimin 2'nci kademesinden sonra verilecek.” şeklinde halka duyurdular...... Biz de bi anda, sevinir gibi olduk. Acı sona varmak için dört yıl daha kazandık diye ferahlar gibi olduk. “Oh be! Kızlarımız birinci dört yıldan sonra değil, ikinci dört yılın sonunda okuldan alınacak diye, neredeyse sevinç çığlıkları atacaktık. Bir atasözü der ki: “Leyleğin ayağını kesmişler, uçuvermiş; acısını konduğun zaman duyarsın demişler.” Biz de acımızı sonradan duymaya başladık. Zaten, bizden beklenen buydu. Alıştıra alıştıra amaca ulaşmaktı, ulaştılar. Oysa ki, bu salakça sevinmenin adı , züğürt tesellisinden başka bir şey değildi. Akıl tutulmasaydı, geç intikal etmekti, tongaya düşmekti. Daha başka şeyler de demekti ya, boşverin şimdi.

Adının aslında apaçık kısalan zorunlu eğitim olan yeni düzenlemenin sakıncaları saymakla bitmez. Kız çocukları, ikinci dört yılın sonunda okuldan alınacaklar. Belli görüşe hizmet eden dershanelerde eğitilecekler. Erken yaşta meslek okullarına yönlendirilecekler. Çocuklar gelecekleri açısından karar verebilme olgunluğuna henüz erişmedikleri için, başkalarının yönlendirmesiyle hareket edecekler. Çocuk gelinlerin sayısı artacak. Birçok dershaneye gün doğacak. Açık öğretim hakkı bahanesine sığınarak, kız çocuklarına haksızlık yapılacak, kendilerinin özgür öğrenim hakları ellerinden alınacak.

Şimdi anladınız mı; neden önce ölümü gösterip sonra bizi bayılmaya razı ettiler dediğimi? Sayın bakan da itiraf etti zaten. Ömer Dinçer, 4+4+4'te yapılan yeni düzenlemeyle, yani açık öğretim imkânının ilk 4 yıldan sonra değil, ikinci 4 yıldan sonra verilmesiyle ilgili olarak, “ Ben başından beri bunu istiyordum.'' dedi.

Tespitimi, görüşlerimi, yazımın başlığını doğrulayan, eğitim sistemindeki düzenlemede halka oynanan oyunu itiraf eden sayın bakana teşekkür ediyorum. Ancak; - özellikle- kız çocuklarını, zorunlu eğitimin ikinci dört yılının sonunda okuldan alıp eve kapatmak veya kendi istedikleri doğrultuda eğitmek için, dolayısıyla zorunlu eğitim süresini kısalttıkları için de, bir eğitimci olarak kendilerini kınıyorum.Tabi, bir öğretmenin görüşünün, kendileri için bir önemi varsa. Çünkü kendileri, ayet olmayan hiçbir şeye kıymet vermiyorlar. O halde niye mi konuşuyorum? İçimi boşaltıyorum. ”Denizi yakamasam da, cızlatırım ya !”

Başa Dön