günümüz dünyasında yaşam alanı,mutluluk alanı,gezinti alanı,maden alanı,sömürü alanı vb. tanımlamaları çok sık duyar olduk.
insanlar kendilerine alanlar yaratarak güvenliklerini sağladıklarını geleceklerini düşündüklerini söyleyebiliyorlar.
Modernizm çabaları ve sınıf atlama kaygıları insanın aidiyat isteği ve sosyal varlık olma sorunsalı george orwell 1984ü gibi bir dünyaya sürüklüyor bizleri.
istatistiklere bakmaya gerek duymadan söyleyebiliriz ki insanlar mutlu değil,sorumsuzca harcanan olgular insanları kendi alanlarına hapsetti.maraton hayat oyununda insansadece ölümün karşısında aciz kalıyor ama ne kadar komiktir ki acizlikleri her nerede yaşıyorsa yaşasın eksiksiz tüm insanların yüzünden okunuyor.
yine aynı topluluklar başlarına bir olay geldiğinde hukuktan en ağır cezayı veya idamı beklerlerken kendileri için ufakta olsa bir risk varsa kozalarına saklanırlar ve bütün hukuku kendilerine göre yorumlarlar ve dostlarına kendilerine onaylatma isterler.
globalleşme adı altında oynanan yeni oyunun içeriği şöyle:sizlerin alanlarınızı biz koruyacağız ve siz görmesenizde bu alanların güvenliği için başka yerde alansız kanunsuz estetikten yoksun ilkel insanları öldüreceğiz.korkmayın size bunu simüle edeceğiz.canınız yanmayacak.medyayı ve tüm vasıtaları kullanarak bunu çok şık yapacağız ki siz üzülmeyin değerli vatandaşlarım alandaşlarım.
''ölüm topraklarından yükselen ruhların gazabı üzerinize olacak'' diye size büyü yapan ilkel kabile sefleri sizin için otantik bir tema olabilir ama ölüm ve doğum aynı doğru parçasının iki uçlarıdır.ve bir uç uzadıkça diğer uçla arasında ki mesafe artacaktır.bu mesafeye insanlık demek yanlış olmaz sanırım.iyi ölümler!!!
Ölüm - Yaşam
doğru parçasının tanımını hatırlayın...bir ucunda ölümün diğer ucunda doğum var iken..