Yoksa gebereceğim. Efsane ol benimle. Efsane olacak kadar cesur. Efsane olacak kadar önemsiz, genç, umarsız... Aşık ol. Kır duvarındaki saatini, masandaki bibloyu, odanın camlarını, babanın hatırını, annenin kalbini... İçinde bulunduğun küçücük dünyayı paramparça et.
İçki içmemeyi, arkadaşlarını unutmayı, cehennemde yanmayı, sevişememeyi, sigarasızlığı göze al. Sevdiğin yemekleri unut. Çıplak cesedini görenlerin seni ayıplamasını umursama. Sana bakıp iğrensinler, mideleri bulansın. Sana bakıp korksunlar kendilerini görüp. İlgilendirmesin seni hiç biri.
Beni sürüklediğin gibi sürüklemek istiyorum seni. Sana güzellikler vaadedecek kadar kudretli değilim. Beni ilk öptüğün anı hatırlatabilirim sadece. Ruhunun hatırlayacağı tek şeyin de bu olacağına yemin edebilirim. Gideceğimiz yerdeki ateşler, senin sevdiğin renkleri uçuşturacak gözünün önünde. Tutuşarak öpüşeceğiz seninle. Bedensizliğin arınmasıyla. Yanmanın arınmasıyla. Korkuyla. Gerçek korkuyla. O kadar kırmızı olacak ki, grileşen hayatımızı hatırlamayacağız bile. Hiç bir rengin olmadığı bir siyahın içinde, bütün renkleri barındıran bir beyaz gibi... Ateş olup gride buluşan bütün olguları unutarak.
Ölmek yerine gebermeyi tercih ettiğin için seviştim seninle. Bu yüzden seni zehirledim. Bu yüzden beni zehirlemene izin verdim. Yine sunabilirim kokuşmuş bir cesedi sana. Yine zehirleyip gebertebilirsin beni. Bir dahaki sefere daha gri olacaksın nasıl olsa. Ben de daha umutsuz ve acılı olacağım.
İstediğini yapalım. Kalp krizi geçirene kadar sevişelim istersen. Ya da beni öldürecek kadar cesur ol. Efsaneleşecek ve bunu umursamayacak kadar. Yanacak kadar. Buradayım geberene kadar.
Sadece algı dolu son bir sarhoşluk için...