Nebiler de Allahın Kuludur: Şirk ve Tevhid Üzerine Bir İnceleme

İnsanoğlunun tarih boyunca en büyük hatalarından biri, Allaha olan imanını zayıflatıp, Onun yüceliğini bir beşer üzerinden tanımlama çabasıdır. İlahi vahiylerle gönderilmiş resuller, Allahın birliğini ve varlığını tebliğ eden insanlardır; ancak insanlar bu elçilere olağanüstü sıfatlar yükleyerek onları ilahlaştırma eğiliminde bulunmuşlardır. Bu makalede, Hristiyan ve İslam gelenekçiliği üzerinden bu eğilim ve tevhid inancı arasındaki çelişkiler ele alınacaktır. Hristiyan geleneğinde, Nebimiz İsaya yüklenen Rab sıfatı, ilah yerine konulmasının açık bir örneğidir.

yazı resimYZ

İnsanoğlunun tarih boyunca en büyük hatalarından biri, Allaha olan imanını zayıflatıp, Onun yüceliğini bir beşer üzerinden tanımlama çabasıdır. İlahi vahiylerle gönderilmiş resuller, Allahın birliğini ve varlığını tebliğ eden insanlardır; ancak insanlar bu elçilere olağanüstü sıfatlar yükleyerek onları ilahlaştırma eğiliminde bulunmuşlardır. Bu makalede, Hristiyan ve İslam gelenekçiliği üzerinden bu eğilim ve tevhid inancı arasındaki çelişkiler ele alınacaktır. Hristiyan geleneğinde, Nebimiz İsaya yüklenen Rab sıfatı, ilah yerine konulmasının açık bir örneğidir. Pavlusun mektuplarından birinde şöyle yazılmıştır:
"Bizim için tek bir Rab var, O da İsa Mesihtir. Her şey Onun için ve Onun aracılığıyla yaratıldı." (1. Korintliler 8:6).
Bu anlayış, Allahın yaratıcı gücünü bir beşere mal etmekte, tevhid inancına ters düşmektedir. Aynı şekilde, İslam dünyasında bazı grupların Nebimiz Muhammede insanüstü özellikler atfederek, onun yaratılışın temel sebebi olduğunu savunmaları dikkat çekicidir. Örneğin, Mevahib-i Ledünniyyede şu ifadeler yer alır:
"O olmasaydı, seni de, yer ve gökleri de yaratmazdım."
Bu ifadeler, Allaha şirk koşma tehlikesini barındırmaktadır. Oysa Kuran, resullerin yalnızca birer insan olduğunu ve görevlerinin yalnızca Allahın mesajını iletmek olduğunu açıkça belirtir:
"De ki: 'Ben ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim. Bana yalnızca, sizin ilahınızın bir tek ilah olduğu vahyolunur.' (Fussilet 6).
Gelenekçi anlayışın temel problemi, Allahı doğrudan tanımak ve yalnızca Ona yönelmek yerine, elçileri bir aracı olarak görüp onlara olağanüstü vasıflar yüklemesidir. Bu durum, şirk tehlikesini beraberinde getirir. Hâlbuki Allah, elçilerin de insan olduğunu ve yalnızca kendisine kulluk etmek için yaratıldıklarını açıkça belirtmiştir:
"Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım." (Zariyat 56).
Kuranda elçilerin de hata yapabilen beşer olduklarına dair pek çok örnek verilmiştir. Yunus Peygamberin kavmine kızarak görevini bırakması buna en açık delildir. Bu, elçilerin kusursuz ve günahsız olmadığını, Allahın onları da sınadığını gösterir. Gelenekçilerin bir diğer hatası, nebiler arasında üstünlük yarışı yaparak, bazılarını diğerlerinden daha önemli görme çabasıdır. Oysa Kuran nebilerin Allahın kullarına bir rahmet olduğunu, ancak aralarında bir nebilik açısından üstünlük sıralaması yapılmadığını elçilik açısından bir kısmının diğerlerinden üstün olduğunu belirtir:
"Elçilerin bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık." (Bakara 253).
Bu ifade, Allahın seçimi doğrultusunda elçilerin farklı görevlerle gönderildiklerini, ancak bu farklılıkların insanın kendi ölçütleriyle bir üstünlük sıralaması yapmasını gerektirmediğini vurgular. Allaha yakınlık, yalnızca Allah tarafından bilinebilir bir husustur. Allahın resulleri, yalnızca Allahın varlığını ve birliğini anlatmakla görevli insanlardır. İnsanüstü sıfatlar yüklemek, onları ilahlaştırmak ve Allahın yaratıcı gücünü onlara atfetmek, tevhid inancından uzaklaşmak anlamına gelir. Hristiyanlıkta Nebimiz İsaya, İslam dünyasında ise Nebimiz Muhammede yüklenen olağanüstü sıfatlar, insanın Allaha olan imanındaki eksikliği ve görmediği bir ilaha iman etmekte zorlanışını yansıtır.
Oysa Kuran, her şeyin yalnızca Allahın birliği ve yüceliği için yaratıldığını belirtir:
"Her şey Onun için ve Onun aracılığıyla yaratıldı." (1. Korintliler 8:6).
İnsan, Allahı anlamak ve Ona ibadet etmek için yaratılmıştır. Resuller de yalnızca Allahın kullarıdır ve bu temel gerçek hiçbir şekilde unutulmamalıdır. Tevhid inancına dönmek, insanın asıl varlık sebebine odaklanmasını sağlar ve onu şirkten uzaklaştırır.

Başa Dön