Ben mevsimsizim, ya sen?
Yaz mısın, kış mısın?
Sana ben, yaz mıyım gülerken, gülmezsem yüzüne kış mısın, nesin?
Sana, hangi soruyu sorsam gözlerindeki potansiyel barış ile sahildeki kumlara cevabını yazarsın? Onu söyle… Hangi tiyatro oyununda oynarsam gülersin “Savaşa hayır!” tadında? Hangi sorum sana faydasız son pişmanlık şarkısı?
Bizi hangimiz kurtarır içinde biriktirdiği acı tortularından tek bir söz ile, bana onu söyle, istediğin hangi sözü bağrımdan kopartıp sunayım, bütün kelimelerimi kalbimin söz dağarcığından, söküp söküp hemen vereyim sana. Aklına kitaplarımdaki kanım düşsün, aklına aşk dokusun diye sana hangi kelime olayım… Onu söyle!... Sana hangi savaş, hangi devrim, sana hangi kurban, hangi deniz, hangi intihar, hangi vur kaç gerilla, hangi mutlu aşk, hangi gözyaşı, hangi çocuk, hangi uçurum, hangi uçurtma...
Pazarlıksa pazarlık... Tamam.
Kaç aşk istiyorsun benden özgürlüğe terminatör, onu söyle. “Tamam." diyeyim sana bütün dimağımda alık alık günlerce, asırlarca dolaşan barış sözlerini sunayım. “Yurdumsun ey uçurum...” demiş, “yalan bu...” diyeyim, inkâr edeyim yurdumu. “Yurdum sensin” diyeyim sipersiz uykularımda sevincine vurulup. Sonra yurduna denizden, karadan çıkartma yapılan talan bir yurt gibi sana esir kalbimi dilimden çıkan şarapnellerle parçalayayım orada. Hangi herhangi bir sözüm ile seni sana getireyim, onu söyle. Hangi sözüm yüzünde çiçek açtırır uçurumun? Kaç uçurum içersin dudaklarına bırakacağım?
Onu söyle, yaz mısın kış mısın; savaş mısın barış mısın, nesin? Ben barışı seçtim senin ile yan yana savaşarak yürüyen...
Barış mevsim bekler mi söyle...
Barış! Hemen şimdi!...