Selâmın ardınca,
Bugün Ankara’ya yağmur yağıyor ve bende bir burukluk var... Derunumda bir yerlerde erguvanî hüzün çiçekleri açıyor.
Bu burukluğun sebebi yağmur mu, yoksa sen misin ey muhayyel peri!
Ruhum hasretin girdabında dönüp duruyor… Yüreğimde yelesine zamanın nakşedildiği bir yılkı hep meçhul ve muhayyel iklimlere, senin iklimine koşuyor…
Hep vuslatın kıyısından dönüyorum eli boş.
Ankara’nın sisli yamaçlarına bahar inmek üzere… Lâkin benim yamaçlarımda hâlâ zemheri hüküm sürüyor…
Yalnız, gönlümün derununda cümle gülleri kıskandıran bir gül açıyor. Efsanesini bilahare anlatacağım bu gül. Tasviri ve tavsifi yapıldığında yalnız benim değil cümle hurufatın ve kelamın başını döndürüyor…
Selâmıma selâmla mukabele dileklerimle, gam ve gussa senden uzak olsun ey muhayyel peri.
Ankara,24.02.2010 İ.K