ince bir sızıyla ürperen akşam
damlat kanını hayatımın güzüne
dağılsın bulut kırılsın siyah
akrepler sarsın sarmaşıklardan önce
bir bahara bilenmek zamanlar boyu
salya sümük çocuk kırılganlığında
hileli gök kuşağı dağınık rüzgar
açacak mevsim kırallığımda
incinmişim küsmüşüm
beni yaratan yazlar
saydam ellerini aç bakışlarıma
kar büksede boynunu derin bir ayrılışın
dokun matemlerle üşüyen saçlarıma
giriyor sıcağın kör koynuna yanlızlık
bir ulaşılmaz tanrı biliyor
bu hüzün kuşatması garip işleyiş
umutlara siperlerini örüyor
ellerimin arasında
simitsin martıma gülen
bir vapur iskelesi kadar küçük
denizin anlında dönen imgeler
köpükler kargaşalarımın kırılgan yanı
abis diplerinde ne karalar eskittim
deniz atlarım bile vardı
güneşe ulaşmaktı bütün ümidim
bin yıl yaşar kelebek anla
ince bir mırıltıdır okuduğu senfoni
hercayi ışır mayıs oynaşır
tutuşur temmuzun etekleri
yaşar şair mevsimi gamla
her gün koynunda derin bir çeltik
ömür damıtılır hülyalı damla
ne ergavunlar gördük
ne çileler eskittik
gelmezmi sandın hürriyetin saf aydınlığı
sarıl sende bütün gücünle
ilişmeyi unutma rengine ufkun
şaşırma sakın mavilikleri görünce.