Matbuatta Değişen Bir Şey Yok

yazılı ve görsel basınımızda zaman zaman önemsiz olaylar gündeme taşındığı gibi; bazan gündeme taşınan önemsiz bir olay, değişik gazetelerde farklı ifadelerle yer alabilmektedir. Böyle vakıalar bizde matbuatın tarihi kadar eskiymiş...

yazı resim

MATBUÂTTA DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK
Yazılı ve görsel basınımızda zaman zaman önemsiz olaylar gündeme taşındığı gibi; bazan gündeme taşınan önemsiz bir olay, değişik gazetelerde farklı ifadelerle yer alabilmektedir. Böyle vakıalar bizde matbuatın tarihi kadar eskiymiş meğerse. A. Sefa Odabaşı sayesinde bunu öğrenmiş olduk.
Geçenlerde bir araştırma için Muhterem A. Sefa Odabaşı ağabeyimden aldığım asırlık Osmanlı Ziraat ve Ticaret Gazetesi ciltlerinin birinin içinde Düşünüyorum ve Piyano dergilerinin birkaç sayısına tesadüf ettim. Maalesef tam olmayan bu dergilerin mevcut kısımlarında dahi edebiyat ve sanata dair ilginç makaleler, o dönemin meşhur edebiyatçılarının hikâye ve şiirleri vardı. Tabii yukarıda arzettiğim vakıanın bir benzeri de ...
İktibas ettiğimiz ilginç yazı, baş ve son kısmı olmayan Piyano dergisinin 111-112 sayfalarında yer alıyor. İstanbul Sadası sütun adı altındaki yazının başlığı Gazeteler adını taşıyor. Mizâhî sayılabilecek bu yazının yazarı da müstear bir isim kullanmış: Don Kişot...
*
[Geçen gün Bâb-ı Âlîde bir vakıa oldu:
Süratle ilerleyen bir araba bir adama çarptı. Ahmet Efendi isminde. Ahmet Efendi, başından ve omuzundan hafifçe mecrûh oldu (yaralandı). Ahâlî üşüştü. Kimi arabacıya küfür etti. Kimi adamcağızı kabahatli buldu. Hülâsa bir karmakarışlık oldu. Vaka mesele şeklini almadan araba yola devam etti. Ahmet Efendiyi de kaldırdılar. Mesele bu kadar. Tuhafı gazetelerin yazdığı şeyler. Bakınız ertesi gün neler gördüm.
Sabah, ikinci sahifede:
Mühim Bir Vaka
Dün akşam matbaamızın önünde bir araba Ahmet Efendi isminde bir zâta çarpmıştır. Ahmet Efendi mecrûh olmuşsa da lehül hamd sâye-i meşrûtîyete (meşrutiyetin gölgesine şükürler olsun) cerîha (yara) o kadar mühim değildir. Bâb-ı Âlî Caddesinde şiddetle ilerleyen arabacının hâli şayân-ı teessüftür. Takibâta düçâr edileceğini muhabirimiz haber veriyor. Daha ziyâde tafsilât alamadık. Yarınki nüshamızda mufassalen (ayrıntılarıyla) yazacağız.
İkdam, ikinci sahifede:
Bir Kaza-yı Müessif
Dün akşam Bâb-ı Âlî Caddesinde süratle ilerleyen bir araba Mehmet Efendi isminde bir zâta çarpmış, Mehmet Efendi ağırca mecrûh olmuştur. Arabacıya aldıran olmamış ve yoluna devam etmiştir. Devr-i meşrûtîyette bu gibi serkeşlerin tekrîri (başıbozuklukların tekrarı) şayân-ı teessüf olmakla emniyet-i umûmîyenin nazâr-ı dikkatini celbederiz (emniyet genel müdürlüğünün dikkatini çekeriz). Kalabalık caddelerde süratle araba sevketmelerini arabacılara ihtar etmek şehremânetinin (belediyenin) vazifesidir. Herhalde arabacının düçâr-ı mücâzât edileceğini (cezaya çarptırılacağını) ümit ederiz.
Hemen hemen aynı şeyler. Yeni Gazeteyi açtım. İşte üçüncü sahifenin başında:
Neler İşitiyoruz
Arabacının Dikkatsizliği
Arabacı nasıl çarpmış-Ahmet Efendi mecruh-Dikkatsizlik ve adem-i tekîd (tekrarlanan uyarıların yokluğu, dikkate alınmaması)-Polisin vazifesi-Pariste araba nasıl çarpar- Hükümetin vazifesi-Araba yoluna devam ediyor
Doğrusu ya bu kadar serlevhadan (başlıktan) sonra ehemmiyetsiz bir vaka için iki buçuk sütun yazı okumayı canım istemedi. Yalnız serlevha Neler Yumurtluyoruz olsa idi belki okurdum.
Tanini açtım. İkinci sahife, üçüncü... Yok. Tanin yazmamış. Vakanın ehemmiyetsizliğini anlamış demek. Neyse birinci makaleyi okuyalım.
Siyâsât
Türkiye ve Arabacılar
Aman yarabbi. Sakın dünkü vaka mı? Biraz okuyorum.
Bir milletin ahâlisi, sunûfu (sınıfları) ne kadar dikkatsiz ve gafletli olursa o milletin terakkisi (ilerlemesi) de o kadar geç sürer. Bu hakikat Avrupada teslim edilmiştir. Fransa, Almanya, Amerika gibi mevâkı-ı medenîyette (medeniyet mevkilerinde) her sınıf halk dikkatkâr ve basiretlidir. Binâenaleyh terakkileri o nisbette ziyâdedir. Kim ne derse desin itiraf etmeli ki bu meziyet Türkiye ahâlisinde yoktur. Bunu gösterecek bir vaka dün Bâb-ı Âlî Caddesinde zuhûr etmiştir.
O mon Diyo (aman Tanrım)! Şu araba vakası en nihayet siyasi bir mesele oldu gitti. Şimdi biraz da şu Tercümânı okuyalım.
Emniyet-i Umûmîye Müdirîyetinin Dikkatine
Dün saat yedide Bâb-ı Âlî Caddesinden geçen bir otomobil sokak üzerinde konuşmakta olan dört kişiye çarpmış ve içlerinden Ahmet Efendi, Zeki Bey vahîm bir surette cerîhadâr olmuşlardır (yaralanmışlardır). O sırada durmaya çalışan otomobil vuku-ı hâli (oluşan durumu) görmekle hemen sürat vermiş firar etmiştir....]
*
Maalesef derginin bundan sonraki sayfaları eksik olduğu için bu ilginç anekdotun devamını öğrenemiyoruz. Ancak yazıdan hasıl olan anafikir anlaşıldığından daha fazlası da gerekmiyordu doğrusu.

Başa Dön