Suretleri birbirini aratmayacak kadar yok olan insanlara dahil olmaktı tek isteği... O suretsiz kılığa bürünüp mahşer kalabalığına karıştı.
Bu insan kümesine acıma adı altında gizli bir hayranlık beslerken, merak etmekten de kendini alamadı onun gibilerin kendilerini kamufle ettiği maskeleri... Belki çoğu bir kariyer maskesi altına süpürmüştü acizliğini, dışlanmışlığını, yalnızlığını... Sonra kendini düşündü ve kaybettiği suretini... O da böyle yapmamış mıydı? Kimseyi suçlamaya hakkı yoktu; çünkü aynı körebenin suç ortaklarıydı hepsi...
O da diğerlerinin yaptığı gibi bağladı gözlerini. Karanlıkta hissetti nefreti ve sevgiyi... Arada o kayıp suretlerini göremediklerini yakaladığını sanıyor, ebelediğini söylerken birini, maskelere çarpıyordu. Bir ara o en zayıf yerine dokundu, kendi yüzüne götürdü ellerini korkarak. Ne pahasına olursa olsun son vermeliydi bu oyuna...
Gözlerindeki bağı çözdü ve birbirlerini ebeleme çabası içinde, kendi ebelenmişliklerinin farkında olmayan bu korkak insanlara baktı... Ya o fazlaydı bu körebede, ya da bir şeyler eksikti...
Maskelerin düşeceği zamanı beklemeye karar verdi önce; ama o kadar vakti yoktu... Düşündü, belki de en iyisi bunların hiç birini görmemekti... Bir küfür savurup, bağladı gözünü...