Sokakların
yağmurun ardından
gelen tenhalığını severim en çok.
Dayanırım sonra
manavın tavlasında öylece duran
çürük meyveye,
kokularına
toplu taşıma araçlarının kentimde,
sarhoş narasına,
biz kabul etmesek de
sınıfsal olan ayrımın rengine dayanırım.
Gümüştendir barikatı yüreklerin.
Sohbetler,
bakışmalar,
anlatmalar…
Biz hiç gönülden geçmedik ki!
Aldanırım velhasıl,
başıboş kediye,
düşen yaprağa,
mağaza vitrinlerine,
suya,
bilgiye,
sanata aldanırım.
Büyür burnum
evrenimizi,
koca evrenimizi daha iyi koklayayım diye.
Zaman geçer,
bir biçimde devinir günler.
Hatta unutulursun sen de,
sadece arada bir adın geçer.
Kentim kıştır
Kışım kent.
Mahalleli yanılgılar,
mahallelim mahalden terk.
Diyordum ki işte
olmuşla ölmüş arasında
ince bir fark var,
nereye dönersen yüzünü
orada
ayna var...