Kürt Sorununa Kökensel Bir Bakış

“… Osmanlı İmparatorluğu’nda etnik kimlikten kaynaklanan önemli bir Kürt sorunu yoktu.Ama sorunun tohumları vardı ve bunlar moderleşme süresince belirginleşecekti"

yazı resim

Fransız devrimiyle birlikte ortaya çıkan milliyetçilik akımı 20. yüzyılın başlarında ise iyice güçlenmiş ve imparatorlukların sonunu hazırlamıştır.Yeni dünya düzeni kurulmuş ve imparatorluklar yerini Üniter-Ulus devletlere bırakmak zorunda kalmıştır.Bu devlet yapısı beraberinde de bir takım sorunlar getirmiştir.En önemlisi ve bu yazıda ele alınan sorun ise azınlık ve milliyetçilik sorunudur.Dünyadakine paralel olarak Türkiye’de de hakim olan ırka dayalı, güçlü merkezi yönetimin söz konusu olduğu bir sistem kabul görmektedir.Bu da Osmanlı İmparatorluğu’nun mirasçısı konumundaki Türkiye’de azınlık sorununu gündeme getirmiş ve hristiyan azınlıklarla birlikte,ama esas olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruşundan bugüne uzanan ,varlığı 1970’lerden itibaren iyice hissedilen,kürt sorununu ve bunun bir yansıması olan terör eylemlerini ve PKK terör örgütünün ortaya çıkmasını doğurmuştur.

Kürt sorunuyla ilgili çeşitli görüşler ileri sürülmüş ve gerek aydınlar arasında gerekse de devletin tepe noktasında sert tartışmalar yaşanmıştır.Bazı aydınlar ve devlet adamları Kürtleri ve kürt sorununu yok sayarak devlet merkezli görüşü temsil etmiştir. Bazıları ise-Turgut Özal gibi- ilkin sorunu kabul etmiş sonrada çeşitli açılımlar yaparak sorunun üzerine gitmiştir.Kürt sorunu ve terör eylemleri çözülmeye çalışılsa bile,sorunun nedenleri yerine sonuçları üzerinde durarak büyük bir hata yapılmıştır.Bu yazı ise kürt sorununun nedenleri üzerinde durarak zihinlerde oluşan ideoloji kirliliğini dağıtmaya katkı amacı gütmektedir.

“… Osmanlı İmparatorluğu’nda etnik kimlikten kaynaklanan önemli bir Kürt sorunu yoktu.Ama sorunun tohumları vardı ve bunlar moderleşme süresince belirginleşecekti.” Tohumlar moderleşmeyle ekildi ve Cumhuriyetin kurulmasıyla devam edip tek parti döneminde ise kökleşti denilebilir.
Türk Modernleşmesi ve Getirdikleri
Tarihçiler arasında çoğunlukla kabul edilen görüş türk moderleşmesinin başlangıcının 1.meşruyitiyet olduğudur.Modernleşme 1908 den itibaren artık İtthat ve Terakki Cemiyetinin elinde büyümeye devam eder.Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra İttihat ve Terakki zihniyeti aynen devam edip kendisini CHP’nin Tek parti dikatatörlüğü altında devam ettirir.İlerlemeci,pozitivist ve tepeden inme zihniyet Müslüman Türkleri rahatsız ettiği gibi Kürtlerin de sert muhalafetiyle karşı karşıya kalmıştır.Fakat yeni düzene karşı çıkış kendisini esas kürt mulafetinde belirgenliştirir.Sabah Gazetesinde köşe yazarı olan aynı zamanda sosyoloji alanında doktora yapmış Sayın Emre Aköz’le röpörtajımda ,Aköz Türk modernleşmesinin Kürtler açısından dört önemli sonucunun olduğunu ve bunların Kürtler ile Devletin arasındaki bağları kopardığını söylemişti. Aköz’e göre bunlar; dinsel bağ,ideolojik bağ,temsil bağı ve ayanlarla devler arasındaki bağdan oluşuyordu.

Kürtler ve Türkler aynı dine(İslam) mensup iki halk ve halifelik makamı tüm Müslümanlan toplulukları olduğu gibi bu iki halkı da birleştirip iç içe geçmesini sağlayan önemli bir kurumdu.Halifelik 1924’de TBMM tarafından kaldırılmış o ana kadar devlete sadakatini göstermede kusur etmemiş olan-birkaç küçük çaplı isyan haricinde-Kürtler Halifelik kurumunun kaldırılmasıyla birlikte devletle arasındaki dinsel bağların tamamen kopmasıyla birlikte devletten de uzaklaşmışlardır.İlk büyük tepki Şeyh Sait isyanıyla ortaya çıkmıştır.İsyan her ne kadar Türk ordusu tarafından bastırıldıysa da sorunu kökeninden halledememiş ve yeni isyanları engelleyememiştir.Şeyh Sait isyanını dinci bir isyan olarak görenler olduğu gibi,bunun kürt milliyetçiliği ekseninde gerçekleştiğini düşünenlerde vardır.
Osmanlının devamı olarak(Resmi ideoloji olarak red edilse bile) kurulan Türkiye Cumhuriyeti,İmparatorluk yerine kendine Ulus-Devlet modelini seçiyor ve her vatandaş türk olarak kabul ediliyordu.Resmi ideolojiye göre ne Kürt ne de bir başka ırk bu topraklarda yaşıyordu. Kürtler kendisini yok sayan yeni devletle ters düşmüş ve böylece aradaki ideolojik bağda kopmuş oluyordu.Hilafetten önce kaldırılan saltanat ise yerini merkezden yönetimin güçlü olduğu üniter devlet sistemine bırakmıştır.
“Daha önce meclisteki kişileri yerel temsilciler oluştururken daha sonra bu kişiler M.Kemal tarafından diğer bir deyişle merkezden seçilmiştir.” Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgesinde ise durum daha belirgindir.Kürt yerel temsilciler ellerinden alınan bu politik gücü kaybetmenin acısını haklı olarak yaşamaktadır.Sonuç olarak Kürtlerle Devlet arasındaki temsil bağı da ortadan kalkmıştır.Buna bağlı olarak ayanlar ise bu merkezi yapılanma sonucu ellerindeki gücü kaybederek ekonomik çıkarlarını koruyamamışlardır.
Bütün bu aradaki bağların kopması bugün karşı karşıya kaldığımız kürt sorunu ve terör eylemlerini açıklar niteliktedir.Peki bugüne kadar uzayan bu sorunların bir çözümü var mı?

YARIN
“Çözüm AKP’nin başarısında ve sivil-asker ilişkilerinin normalleşmesinde yatmaktadır.” Emre Aköz’ün görüşüne katılmamak mümkün değil!Bugüne kadar sorun hep askeri yöntemlerle yani hep zor kullanılarak ertelenmiş ve kalıcı bir çözüm bulunamamıştır.Her şeye rağmen çözüm önümüzde durmaktadır.Aslında çözüm çok basit.Devletin aldığı şeyleri geri vermesi ve kopardığı bağları tekrardan daha sağlam bir şekilde oluşturması en mükemmel çözümdür.Bu kadar açık bir çözüm hala neden uygulanmamaktadır?

Başa Dön