İslam dünyasının geçmişten günümüze yaşadığı maddi ve manevi sorunlar, çoğu zaman dini pratiklerin yanlış anlaşılmasından ve uygulanmasından kaynaklanmıştır. Hadis, mezhep ve tasavvuf kültürünün Kur'an'ın önüne geçtiği bir anlayış, bireyleri ve toplumları derin bir yanılgıya sürüklemiştir. Bugün karşılaştığımız sorunlar, bu yanlış anlayışın neticesidir. Orman yangınları, siyasi ve ekonomik krizler gibi birçok mesele, tedbirin önemini göz ardı ederek sadece duaya yönelmekle çözülemez. Kuranın emir ve rehberliğiyle hareket etmek, hem maddi hem manevi anlamda çözümün anahtarıdır.
Kur'an-ı Kerim, bireylere ve toplumlara her konuda rehberlik eden bir kitaptır. Yüce Allah, tedbiri kullarına emrederken, tevekkülü de şart koşmuştur:
> "Ve dedi ki: 'Ey çocuklarım, tek bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ben size Allah'tan hiçbir şeyi sağlayamam (gideremem). Hüküm yalnızca Allah'ındır. Ben O'na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnızca O'na tevekkül etmelidirler.'" (Yusuf Suresi, 67. Ayet)
Bu ayette Elçi Yakubun oğullarına verdiği öğüt, bize hem maddi hem manevi anlamda bir denge kurmamız gerektiğini öğretmektedir. Öncelikle tedbir alınmalı, ardından Allaha tevekkül edilmelidir. Orman yangınları gibi felaketlerle mücadele ederken yapılması gereken şey, gerekli teknolojik altyapıyı oluşturmak, uzmanlardan bilgi almak ve Allaha dua etmektir. Dua, akılcı bir tedbirin ilhamı için yapılır, tedbirin yerine geçmesi için değil.
Rivayet kültürünün öne çıktığı dönemlerde, İslam dünyası sorunlarına gerçek çözümler üretememiştir. Hadis, tasavvuf ve mezhep öğretilerinin Kuranın önüne geçtiği bu dönemlerde Osmanlı Devleti de büyük kayıplar yaşamıştır. Bu kültür, İslam toplumlarını bilgi çağından uzaklaştırmış, akılcı tedbirlerin yerine yanlış uygulamaların geçmesine sebep olmuştur.
Cübbeli Ahmet'in "Yangın gördüğünüzde tekbir getirin, zira tekbir gerçekten onu söndürür" şeklindeki rivayeti, bu anlayışın tipik bir örneğidir. Kurana dayalı bir İslam anlayışında böyle bir yaklaşımın yeri yoktur. Allahın Resulü, hayatı boyunca her işinde tedbiri öncelemiş, dua ve tevekkülü bu tedbirin bir parçası olarak görmüştür.
> "Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır." (Yusuf Suresi, 76. Ayet)
Bu ayet, insanlara bilgiye yönelmenin ve her konuda uzmanlardan faydalanmanın önemini hatırlatmaktadır. Bilgi toplumu olmadığımız sürece, ne maddi ne manevi sorunlarımızı çözebiliriz.
Bugün yapılması gereken şey, rivayet kültüründen, mezhep öğretilerinden ve tasavvuf dininden kurtularak Kur'an merkezli bir anlayışı benimsemektir. Bu anlayış, bireyleri Allahın rehberliğine teslim olmaya ve sorunlarını Kuranın rehberliğinde çözmeye yönlendirir:
> "Ve elçi dedi ki: 'Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur'an'ı terkedilmiş (bir kitap) olarak bıraktılar.'" (Furkan Suresi, 30. Ayet)
Bu ayet, günümüzde de geçerliliğini koruyan bir gerçeği yansıtmaktadır. Kuran terk edilip hadis ve tasavvuf kültürü İslam zannedildiği sürece Ortadoğunun ve İslam dünyasının sorunları çözülemez.
Kuran, insanlığa hem maddi hem manevi rehberlik etmek için gönderilmiştir. Ancak rivayet kültürü, mezhepçilik ve tasavvuf gibi yanlış anlayışlar, Kuranın önüne geçerek bu rehberliği gölgelemiştir. Bugün yapılması gereken, Kuranın yol göstericiliğine geri dönmek, bilgiye ve akla dayalı bir toplum inşa etmek ve bu doğrultuda Allaha tevekkül etmektir. Dua, ancak akılcı tedbirin tamamlayıcısıdır. Gerçek İslam, Kurandaki İslamdır ve bu anlayış benimsenmedikçe sorunların çözülmesi mümkün değildir.
> "Allahın kitabını dosdoğru oku ve onda açıklanan öğütleri takip et. Zira O, her şeyin açıklamasıdır."
Kur'an Merkezli Bir Yaklaşım: Rivayet Kültüründen Kurtulmanın Gerekliliği
İslam dünyasının geçmişten günümüze yaşadığı maddi ve manevi sorunlar, çoğu zaman dini pratiklerin yanlış anlaşılmasından ve uygulanmasından kaynaklanmıştır. Hadis, mezhep ve tasavvuf kültürünün Kur'an'ın önüne geçtiği bir anlayış, bireyleri ve toplumları derin bir yanılgıya sürüklemiştir. Bugün karşılaştığımız sorunlar, bu yanlış anlayışın neticesidir. Orman yangınları, siyasi ve ekonomik krizler gibi birçok mesele, tedbirin önemini göz ardı ederek sadece duaya yönelmekle çözülemez. Kuranın emir ve rehberliğiyle hareket etmek, hem maddi hem manevi anlamda çözümün anahtarıdır.