Kitap Satma İşi

Türkiye'de mekanizma böyle çalışmaz. Parayı genellikle sadece yayınevleri kazanır, yazara pek bir şey vermezler. O yüzden pek çok edebiyatçı ve şair için yazarlık ikinci iştir. Onlar geçinebilmek için başka işlerde çalışırlar, artan zamanlarında da kitaplarını yazarlar.

yazı resimYZ

Amerikalı yazar Paul Auster'in son romanı Can Yayınları tarafından yayımlandı. Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum, başta Radikal Kitap olmak üzere çeşitli gazetelerde Auster'le yapılmış söyleşiler yayımlandı.
Hayır, bu kez söyleşiler çeviri değildi. Her gazetenin kendi elemanı telefonu eline almış, Auster'in numarasını çevirmiş ve onunla telefonda
söyleşi yapmıştı. Radikal Kitap'ta Cem Erciyes'in bu söyleşiye yazdığı girişi okuduysanız, telefon kesildiğinde Cem'e fırsat bırakmadan bizzat Auster'in New York'tan İstanbul'u, Cem'i aradığını da öğrenmiş olmalısınız.

Bugüne kadar hiçbir Türk gazetecisi Paul Auster'le söyleşi yapamamışken aynı hafta sonunda bir sürü söyleşiyi birden okumak, aynı kitabın bütün kitap eklerinin ve hafta sonunda da kitap sayfalarının baş konuğu olduğunu görmek benim için şaşırtıcı değil. Can Yayınları kitap satsın istemiş, yazarından böyle bir talepte bulunmuş, o da kabul etmiş.

Kitap satmalı ki yazarı para kazansın, yazarı para kazanmalı ki bir sonraki kitabını gönül huzuru içinde yazabilsin.

Türkiye'de mekanizma böyle çalışmaz. Parayı genellikle sadece yayınevleri kazanır, yazara pek bir şey vermezler. O yüzden pek çok edebiyatçı ve şair için yazarlık ikinci iştir. Onlar geçinebilmek için başka işlerde çalışırlar, artan zamanlarında da kitaplarını yazarlar.

Türkiye'de dünyanın başka hiçbir yerinde bu denli büyük olmayan bir sorun daha vardır:
Korsan yayıncılık.

Türkiye'de kitap, maliyetinin çok ama çok üstünde fiyatlarla satılır. Genellikle 1 milyon liradan bile daha ucuza mal olan kitapları okuyucu 20 milyonun üstünde paralar ödeyerek satın alır. Bu garip fiyat politikasının tek nedeni, yayınevlerinin diğer başarısız kitaplarının maliyetini de başarılı olabilecek kitaptan çıkarabilme kaygısıdır.

Dünyanın başka hiçbir yerinde kitapların üstüne '24. baskı' diye yazılar yazıldığı görülmez. Orada kitaplar daha mı az satar? Yoo, tam tersine daha çoksatar. Bizde yayınevi, çok satacağını bildiği kitabı bile 3, bilemediniz 5 bin tane basar. Sonra arkadan diğer baskılar gelir. Maliyeti bu da artırır.

Yayınevlerinin bu beceriksizlikleri ve iş bilmezlikleri çok büyük bir endüstrinin doğmasına yol açmıştır. Laf aramızda, bu endüstrinin kurucuları da zaten kendi yazarını kazıklamaktan çekinmeyen bazı yayınevleridir. Piyasada 20 milyona satılan bir kitabın korsanının 5 milyon lira olmasının nedeni, yayınevinin koyduğu yanlış fiyattır. Korsanı doğuran ve yaşatan da zaten yayınevidir.

Yanlış olan, korsanla sadece polisiye tedbirlerle mücadele edilebileceğinin
sanılmasıdır.

Şimdilerde, kitabın tezgâhta satılmasının yasaklanması düşünülüyor, tasarlanıyor. Hiçbir işe yaramayacak bir tedbir daha.

Ekonomik sorunların çözümü yine ekonomiktir, polisiye yöntemle değil. Korsan kitap, tipik bir karaborsadır. Bunu ortadan kaldırmanın yolu da, çifte fiyatı yok edecek düzenlemelere girişmektir. Polisiye önlemler ondan sonra gelir.

Umberto Eco'nun Baudolino'sunu baştan 100 bin basıp satın 3 milyon liraya, bakın korsan falan oluyor mu? Ama siz çok satacağını bildiğiniz kitabı sadece 5 bin basıp üstüne de 22 milyon lira fiyat koyarsanız, birileri hemen onun korsanını yapar ve kendi standartlarında bile fahiş paralar kazanır.

Ama aslına bakacak olursanız Türkiye'de alan razı satan razıdır. Yazarı yayınevi bir sömürür, korsan bir daha sömürür. Bütün bunlardan sonra artan da yazara kalır.

Hâlbuki böyle olmak zorunda değil.

Başa Dön