bir kadın yorgun ve başı düşmüş,gerçeklerinden düşlerine kaçarken buldu seni
üzerinde eski bir ceket, kulpu kopuk valiz üzerinde kalan uluslararası putlar
içine akıttığı güven, ardında bıraktıklarını düşündürtmedi sesindeki ton, aynadaki yansıman
bir seraba kanar gibi kandı eli sana ve gözleri gördü bir dumana kaldığın duyarsızlığını
kadınlarından bekledi afyonu,
zavallı bir odanın, sesine ses verecek duvarına yaslanarak...
hiç bir şeyi vardı kadının ellerinde ve hiçini aldı, soluğuna vuruldukları
sokak soğuk, can pazarı ortalık ve kilitli kapılar
aptalı dahi erdemliye çeviren sırasız, sınıfsız dersler alındı
ve dehlizlerde sesime rastlandı
belki kınandı belki utanç duyulması gereken şeylere rastlantısal çarpıldı
O, yüreğinde ıslak kalan ve yarım yankıyı dinledi sesime vuruldu, ruhumu buldu
kimbilir belki kızgınken, yaşadıklarından ders aldı bana hak verdi
sundu bildiklerini ve yüreğimin ceketinde kurudu...
bu utançta, bir çocuk doğdu adı kutsal harflerle alnına yazıldı...
Dostum denildi.
bildiklerim, bilmediğindir, ve bildiklerim hiçliğindir...
anla ki halimi
bu aralar, bir kedinin katliamına dahi duyarsız olabilirim.
üzerim kirlenmesin diye uzak durduğum çamur içindeyim evet her gelişinde bu çamuru hissediyorum.
bir zamanlar çölümde seraba en yatkın da benken bu kentte,
gecelerime gölge gibi sisi alınmış, heyecansız ve de korkunç bir kargaşasın sen
simi eksik gelin duvağı,
zihninin zarını patlatmış, kutsalsız bakire, kirli beyaz gelin kadar yavansın,
yüzüne bakmak istemiyorum.
çık git düşlerimden ve günümden peşimi bırak...
yan yana gelmiş iki metal çubuk kadar anlamsızsınız.
eksik saçların, yüzün eksik ve camlarında yansıman kadar silik huyun
ardına sakladığın da ne? ellerinde nesi var birilerinin?
hadi! sun bana çocukluğunun amansız tecavüzünü...
kimseye söylemem...
sevmiyorum seni artık!hiç bir şeyine tahammülüm yok.
sadece uğ ra mış tım say.
evet seviştik
de ne olacak şimdi?
sana bulaşan yanlarımı ne de çabuk tükettin,
kokum kalmamış bileklerinde,gözlerinde benden eser yok
sende bitmek üzere olan iç huzurun kadar bende yoksun artık..
beş para etmez sesini,
peşinde dolanan, turuncu saçlı sevgilini
ve ellerini çek üzerimden
gelme bana
tıpkı benim içimde ve de dışımda sana gelmediğim gibi
hey bana bak!
kim sin ki sen?
adın da neydi çocuk!