Kesitler -7-Ekran Aşklarım (2)

Bu gül, başka GÜL!..

yazı resim

Kadmerlenmeye devam ediyor ekran aşklarım!...Bugün bir gence daha aşık oldum. Nesini sorarsınız!..Hakkında bildiklerim tek bir kelimeye sığar. Madinli!..Gencecik, Kürtçe’yi hiç konuşmamış gibi Türkçe konuşan, aydınlık güzel yüzüne yakışan ela gözleri, kara kaşları, uzun kirpikleri, özenle taranmış dalgalı saçları olan biri bu!..Bir telkari ustası O! Gümüşü şekle sokan; gerdanlıklar, yüzükler, küpeler, hızmalar, halhallar, zincirler, bilezikler,
tespihler yapan; narin elli, ince parmaklı yarim benim!..Onu seyrederken içim kıpır kıpır oluyor.’Yaptığı mavi taşlı yüzüğü parmağıma, küpeleri kulağıma taksa’ diyorum. Gençleşir miyim acaba?! Kendimi onun yaşlarında, dobra dobra sevgisini ortaya koyan biri olarak düşünüyorum sonra.. Oysa o çağlarda ben, ne kadar korkak, ne kadar salakmışım meğer!..Hep boşlukta kalan ellerim üşüdü de, bir ele uzanıp tutamadım korkumdan...İşte şimdi bunu yapmaya karar veriyorum ama, bir özlemin peşinde buharlaşan hayalim, iki damla göz yaşına dönüp süzülüyor yanaklarımdan...Bu ülkenin dört bir yanında yaşayan ve adını bile bilmediğim onlarca telkari ustalarını, sarrafları, oymacıları, tenekecileri, bakırcıları, dokumacıları, heykeltraşları düşünmeme neden olan bu delikanlıyı uzanıp öpüyorum ekranın camından..Sanki Ona dokunuyorum, O da bana!..

Bu Gül başka Gül!..Bahçelerde, parklarda, saksılarda, seralarda yetişenlere hiç benzemiyor. Onun büyüdüğü toprak siyah (!) Lakin nasıl olduysa rengi beyaz olmuş bu GÜL’ün! Bu gül biz gibi biri yani..İki kollu, iki ayaklı, iki gözlü biri işte! Ağzı, burnu da var!..J)Hemen hemen her gün,her akşam, her kanalda ve her haberde kaplıyor ekranı. Çünkü; ablak bir suratı ve şişmanca bir bedeni var. Çoktan anladınız kimden söz ettiğimi!..Adını eşimden çalmış, soyadını gül’ den!..Hırsız falan değil, yanlış anlamayın sakın!..Sadece adaş olduklarını vurgulamak istedim.Ona olan aşkım kendime özgü, özel!...Onda garip bir şey var beni kendine çeken.Dikenleri törpülendikçe korkum azalıyor yaklaşmak adına. Elimi uzatsam, kanamaz; biliyorum. Ama bunu yapmıyorum ben! Bir koyuna dönüşüp geçiyorum bu GÜL’ün altından. A!..A!!..Hayret! Tüylerimin hepsi yerinde....Kokluyorum: mis!..Duyan geliyor, gören geliyor yanına.!..Bir kalabalık,bir kalabalık oluyor ki çevresi...mahşer yeri!..Daha olmadı O gidiyor gelemeyenlerin yanına..Tatlı tatlı konuşuyor; kibar mı kibar!..Ağzından lokmayı al, “bana mısın?” demiyor...Bu kadar sakinlik niyeyse!...Oysa onun adaşı böyle mi ya?!...Kılına dokunamazsın, tartışamazsın, ortadan bir konuyu bile konuşamazsın...Hemen kızar vallahi!..Sözde demokrat!..Hani nerde uygulaması!?.Ama ben hiç dinler miyim onu, bildiğimi okur, gider Gül’ e aşık olurum.Yumuşak yumuşak konuşmalarını dinler, ablak suratını inceltirim bakışlarımla...Biliyorum incele incele bir gün kopacak kara saksısındaki gövdesinden. İşte o zaman perçinleşecek ona olan tutkum!..Hayırlısı bakalım!..

Beni öldürürler mi dersiniz bunları yazdım diye? Ha!...

Hey!..” Sizin gezegende aşk var mıydı, aşk!?..”

(devam edecek)

Başa Dön