Kayıp Rüya Kumpanyası... Kadın Çıplaktı...

Kadın Çıplaktı...

yazı resim

Kadın çıplaktı. Kollarıyla sarmaladığı bebeği öpüyordu. Gözlerinden damlayan yaşlar toprağa düşüyordu. Bebek ağlamıyordu. Üzerine kapanmış bu çıplak kadına bakıyordu. Kadın çıplaktı. Bedeni ve ruhu çıplaktı ve bebek, çıplaktı. Onları sarmalayan toprağı yada gökyüzünü saymazsak…
Kadın yürüyordu. Ayakları toprağa basıyordu ve toprak ayak parmakları arasından sızıyordu. Kadın ağlıyordu… Bugüne kadar ağlamadıkları için yada ağlayamadıkları...
Kadının içinde biri dolaşıyordu. Bir gölge yada ışık. Kimliği belirsiz uçurumlar; kaldırımlar, orta çağdan kalma; yapayalnız duvarlar, bir dilenci eli, özgürlük kaygısı taşımayan köle, şişman gösteren aynalar, yalancı fareler, işkenceler, ölümler, çürümüşlükler ve tanrısal riyakarlık yani fahişe ibadetleri… Biri olabilirdi bunlardan, yada olmayabilirdi. Ama biri vardı orda, içinde dolaşan biri…
Kadın ormanda yürüyordu. Ayakları toprak ve bedeni çıplak. Hiç ağaç yoktu sanki. Yinede bir ormandı burası. Ağaçlar hiç kimseydi. Tıpkı neden savaştığını bilmeyen askerler gibi. Bir savaş veriyordu kadın. Kimsesiz bir savaştı bu. Dostta kendiydi düşmanı da. Asla biri kazanamazdı bu savaşta. Sadece savaşır ve savaşırdı.
Kadın bebeğe baktı. Kimindi bu bebek. Bir zevk, şehvet hediyesi değildi ona, yada kötü bir tecavüz anısı. Hatırlamıyordu onu kendi rahim yolundan geçerken. Sadece elindeydi ve çıplaktı ve kendide çıplaktı ve toprak çıplaktı ve gökyüzü çıplaktı ve alem çıplaktı...
Kadın bebeği yere bıraktı. Artık ağlamıyordu. Bebek için hiç endişelenmediğini fark etti. Fakat bunun için suçluluk hissetmedi. Siyah, beline uzanan saçlarından bir tel kopardı. Eğilip bebeğin koluna bağladı. Sonra dönüp ağaçların arasına yürüdü…
Kadın nihayet gidebilecekti oraya. Işık. Çok uzak değildi sanki. Elbette değildi. Çünkü eğer oraya gitmek istiyorsan, sadece istemen yeterlidir. Eğer istersen tüm yollar oraya çıkar…
Kadın kahkahaları duymaya başlamıştı ve makine sesleri. Karmaşık ama eğlenceli sesler. Kadın adımlarını hızlandırdı. Şuan ormanın en karanlık yerindeydi. Lakin o tam karşıdaki ışık huzmesine bakıyordu. Ne ayağına batan taşları umursuyordu, nede vücudunu tokatlayan rüzgarı.
ve… Kadın ormandan çıktı.Tren yoluna da benzeyen çukur bir çayırlığın kenarına geldi. İşte tam karşıdaydı. Büyük, süslü kapısının üstünde bir cin. Kadın büyülenmiş gibiydi. Öyle ki oraya ulaşmak için geçmesi gereken çukuru, orayı gözden kaçırmamak pahasına geçmiyordu. Kadın bir süre oraya baktı. Sonra tekrar yere baktığında kendini çukuru geçmiş buldu. Ağır adımlarla kapıya yürüdü. Artık çığlıklar, kahkahalar ortam sesi haline gelmişti. Kadın büyük kapıdan içeri girdi…

Kayıp Rüya Kumpanyasına hoş geldiniz…

Başa Dön