Kayıp

Üstündeki paltosu hayat kadar ağır geliyordu.

yazı resim

KAYIP

Başını kaldırarak ,saatlerdir üstünde güneşi engelleyen bulutların, dağılışını izledi. Aslında her yağmurlu havada İçim de kötü bir his var diye söylenen insanlardan değildi. Ancak her kes gibi ,güneşin kendisini belli etmesi ile, içini neşe kaplardı. Yüzüne vuran güneş ışığına rağmen, bu gün içinde her hangi bir neşe kırıntısından eser yoktu.
Ansızın elinden oyuncağı alınmış bir çocuk gibi öfkelendi. Tanrı yı düşündü. Oturduğu demir sandalyeden kalkarak, kaldırımın kenarına geldi. Bu gerekli miydi sanki. Bana bunu neden yaşattın diyerek çıkıştı. Tanrı bile olsa, buna kimsenin karar vermeye hakkının olmadığını düşündü.
Bir an duraktan ayrılarak yürümek istediğine karar verdi. Otobüse oturmak istemiyor , üzgün olduğu zamanlarda yaptığı gibi ,evine yürüyerek gitmek istiyordu. Karısının da haberi alması ihtimaline karşı eve hızlı gitmesi gerektiğine karar vererek, durakta beklemeye karar verdi.
Burnuna gelen yağmur kokusunu içine çekti. Mustafa nın, yağmur kokusunu ne kadar sevdiğini hatırlayınca yüzünü düşürdü. Haberi aldığından beri aklına sürekli oğlu ile ilgili anıları geliyordu. Daha Mustafa nın küçük bir çocukken, yıldırım sesinden korkup yanına koşmasını hatırladı. O zaman oğlunu Ben yaşadığım sürece seni hep koruyacağım diyerek yatıştırmaya çalışmıştı.
Bok korursun diyerek yumruklarını sıktı. Tıpkı aldığı haberin ağırlığı gibi, paltosu da üstüne ağır gelmeye başlayınca, durağın soğuk sandalyesine geri oturdu. Tekrar gök yüzüne baktı. Sanki Tanrı ile göz göze gelmişti. Neden diyerek iç geçirdi.

MEHMET BURAK YÜKSEL

Yorumlar

Başa Dön