Sivrisineğin biri kaplanın karşısına dikilmiş: “Senden korkum yok, benden güçlü değilsin, bu ülkede benim borum öter, göster kendini, hodri meydan” demiş.
Kaplan gururla gülmüş: “Sen bana ne yapabilirsin ki ? Benim güçlü kaslarım, sivri tırnaklarım, keskin dişlerim var. Seni un ufak ederim.” demiş ve yavrusunu bırakıp yuvadan fırlamış.
Sivrisinek hiç tınmamış “O dediğini kocalarını döven karılar bile beceriyor, seninle dövüşe hazırım. Her keresinde bir tanecik doğuruyorsun, oysa biz çoğunluğuz, milyonlarcayız” diyerek borusunu öttüre öttüre kaplanın üzerine saldırmış. Kaplanı burnundan sokmuş.
Acıyla kıvranan kaplan “bir tanecik doğururum ama kaplan doğururum” diyecek olmuş ama kimse oralı olmamış. Tüm çabasına rağmen sivrisineği bir türlü yakalayamamış. Debelenmiş, debelenmiş, pençeleri hep boşa gitmiş, sivrisinek yerine havanda su dövmüş, üstü başı kan içinde kalmış.
Sivrisinek bu arada onu yüzlerce kez sokmuş öyle ki artık kaplanın burnu davul gibi şişmiş, nefes alacak, kendini savunacak hali kalmamış. Kaplan sonunda pes etmiş. Bitkin bir halde yuvasına sığınmış, bir de bakmış ki yavrusunu sırtlanlar ve çakallar parçalamış.
Sivrisinek borusunu öttürmüş “meğer sen kağıttan kaplanmışsın” diye sevinç kahkahaları atarak kurula kurula uçup gitmiş.
Uçmuş, uçmuş ta borusunu gururla öttürürken sağına soluna bakmadığından bir örümcek ağına takılmasın mı? Kurtulmak için çırpındıkça daha beter dolanmış. Borusu ötmez olmuş. Sonunda dev bir örümceğin üzerine doğru geldiğini görünce öleceğini anlamış ve başlamış inlemeye:
“Ben ki koca koca kaplanlara meydan okudum, onlarla boy ölçüştüm, onların kanını emdim, dünya alem bana hayran kaldı, bu pis örümceğin elinde ölmek reva mıdır bana” demiş…
Yorası: Boru öterse, örümcek gelir. Tuzak kuran da tuzağa düşer. Kaplanla sivrisinek avlanmaz. Savaşın bedelini yavrular öder.
(Aisopos/Ezop’un bir masalından esinlenerek)