Son zamanlarda “ Sevgi ve Aşk” kümesine doğal olarak yazamıyorum.
Aşkım yok.
Ayrılığım, inişlerim - çıkışlarım yok.
Kızgınlığım – öfkem hiç yok.
Sevgi ve nefret arasındaki diyalektiğe hep inanmışımdır. Sevgi yoksa nefret de yok. Bu durumda; aşktan yana sahipleneceğim bir acım bile yok……Tık yok!
Ah, Sezen… Her şeye rağmen gülümseyemiyorum işte!
Eveeet, bu aralar yeni bir işim var. Yorgunum, yoruluyorum ve yorulacağım. Anlatmak lazım…
Gelin, iş hayatına bir zoom yapalım ya da zoom falan yapmayalım da ben derdimi anlatayım…
“ İş dünyasında kadının, kadınlar arasındaki yeri” – “İş dünyasında kadının, erkekler arasındaki yeri” gibi bir tasnif yaparsak çıkan sonuç iğreeenç!!! Bu iki kategori içerik bakımından aynı…(Beklenti farkı dışında)
Hoş, alımlı ve bakımlı bir kadınsanız vay halinize!! Henüz iki haftalık bir serüvenin içindeyim ve kafama huni takıp çıldırmama ramak kaldı.
Bu nasıl bir göz hapsidir Allah’ ım? Elimi kolumu koyacak yer bulamaz oldum. Şaşkın ördek gibiyim!
İşini gücünü ciddiye alan her insan gibi; zamanında işyerinde olmak, evden çıkmadan önce aynalarla küsmeden keyifle bakım yapmak ve düzgün giyinmekten, işimle ilgilenerek iyi performans gösterip mahcup olmamaya çalışmaktan başka bir şey yapmıyorum ki!!
Kör kör parmağım gözüne bakışlarından, bugün ne giymiş, yemeğe çıkmış mı, kime selam vermiş meraklılarından nefret ediyoruuuuuuuum!!
Kadınlar; haset zinciriyle kendi aralarında yeni gelene karşı oyunlar oynarlarken.
Erkekler; sevgilisi falan yoksa elimizi çabuk tutmalıyız kovalamacalarındalar.
Entelektüel ve sosyal ilişkilerin içeriği itina ile dibine kadar boşaltılmış maşallah. Saçmalıklarla flört eden holding dolusu seçilmiş (?) insan.
Komik hem de çok komik!!!
Nerede güzelim pembe odam. Nerede bal gibi sohbetler nerede???
Aslında bu yazı uzaaaar ama işim işim güzel işim beni bekler……