Kadinim'in Derin Deryasi

Kapali ve yasakci kulturlerin kadinin kisesel ve duygusal acilimini engelledigi bilinmektedir. Sevilen bir kadinin ic dunyasinda soyut bir geziyi anlatmaktadir.

yazı resim

Mehtap öyle bir güzel ki, havada bir kaç bulut, bulutların arasında pırıl pırıl bir dolun ay, denizin carsaf gibi yüzüne ışıl ışıl vuruyor, küçük küçük dalgalar kıyıdaki kumları önce ıslatıyor sonra da yalıyor adeta geri çekilişinde. Gece yarıya yakın, yıldızlar tek tek dizilmiş semaya, saman yolu bitmez tükenmez uzunlukta gerilmiş gök-kubbeye. Büyük bir taşın üstüne oturdum, ayaklarım gecenin ılığındaki suda şıp şıp sallanıyor. Ay ışığının aydınlattığı yere, denizin çarşafının altından bir karaltı belirdi.. ne olduğunu görebilmek mümkün değil o kadar uzaktan. Ama her attığı kulacı duyuyorum kulaklarımda. Bana doğru yüzüyor, her geçen saniye bir saat gibi geliyor bana meraktan. Pantolonumu dizlerime kadar çektim, olduğum yerden kalkıp kumsala doğru yürüdüm. Bunu niye yaptım bilmiyorum. Sanki bilmediğim bir güç yada duygu beni, onu karşılamam için itiyordu. Bembeyaz köpükler yapan nazik ve narin dalgalara basarak, bende denize doğru yürüdüm.

Su dizimin boyuna geldiği yerde buluştuk onunla, o da çoktan ayakları karaya basmış, bana doğru yürüyerek gelmişti. Kalbim hızlanmakta olan kömürlü lokomotif gibi hızlanarak çarpıyor, burun deliklerim, koşuda hızlanan küheylan burnu gibi açılmıştı, onun dayanılmaz güzellikteki kokusunu alınca. Göğsüm, aldığım çabuk çabuk nefeslerle balon gibi şişiyor, kulaklarım onun söyleyeceklerini duymak için iyice kabarmışlardı. Dünyayı saran bitki örtüsünün yeşilinden daha yeşil gözlerime iyice odaklanmıştı denizden daha mavi gözleri saçları kumral ve beline kadar sarkmıştı, sümbül saçakları gibi. Aman Allah’ım, giysi kavramını bilmiyordu bu kadın galiba.. ya da onların köyünde giyinme geleneği yoktu belki de. Bir huri bu denli güzel olur çıplak haldeyken. Eridiğimi ve sırtımdan aşağı bir ter aktığını hissettim, elime dokununca. Dizlerim büküldü, kollarım yanlara sarktı, yığıldım kaldım olduğum yere, dudakları dudaklarıma dokunduğunda.

Sonra elimden tutarak beni denizin ortasına doğru çekti. Boğulacağımı hiç düşünemiyor, aklıma bile gelmiyordu. Sadece onun çektiği yere itiraz etmeden gidiyorum. Denizin suları boyumuzu çoktan aşmış, derinlere doğru bir yunus balığı gibi yüzüyordu, elimden tutup beni çekerken. Nefes almıyordum, ama kalbim çok rahat ve huzurlu çarpıyordu. Şuurum tamamen yerinde, doğa üstü bir şey yaşıyordum.Tuttuğu elimden sıcak bir şeyin bana aktığını hissediyorum. Bilmiyorum bana hayat enerjisi ikmalimi yapıyordu, su altında havasız ölmemem için. İrili ufaklı ve rengarenk balıklar yanımızdan vızır vızır gediyor, bazen de koridor oluşturuyorlardı, bir kraliçeye yol verirmişçesine. Yer altı yeşilliği yer yüzünken daha güzel görünüyordu bana, cennet acaba su altında miydi diye düşündüm bir ara. İndikçe okyanusun dibine, hayal bile edemeyeceğim bir güzellikle karşılaşıyorum, her karşılaştığım güzellik bir öncekinden daha güzel ve başkaydı. Denizin dibinde bir yere gelmiştik ki, bana işaret ederek bir şey göstermeye çalışıyordu. O gösterdiği nesneye gözüm iliştiğinde, gözlerim kamaştı, kör olmuştum adeta.

Anlatması imkansız, eşi benzeri görülmediği gibi, tasavvur bile edilemez bir güzellikte, beni oraya getiren KADININ aynisi ama çok daha fazla güzel bir hali, kıvrılmış yatıyordu. Saf, ter-temiz, hiç bir Allah kulunun ulaşamadığı, göremediği, el dokunmadığı masumiyetiyle. "İşte, hiç kimselere gösteremediğim, ve hiç kimsenin de görmeyi, ona dokunabilmeyi, onu sevebilmeyi hak etmediği BEN, yani benim dişi kadınlığım orda yatıyor" diye fısıldadı bana, beni getiren. Prangalar vurulmuş, gözlerine mil çekilmiş, kulakları sağır edilmiş, dilleri konuşmaz hale getirilmiş erkeklere karşı. Ona dokunmak ve yattığı yerden çıkarmak için elimi uzattığımda, ürkek, çekingen ve korkak bir hal aldı.. gözleri mahzunlaştı ama bir pırıltı belirdi.. özgürlüğüne kavuşacağı aklına geldikçe açıldı, saçıldı, serildi, güller ve çiçekler gibi canlandıkça canlandı adeta.. bense onun dünya gözüyle, madde gözüyle görülebilmesi asla ve asla mümkün olmayan güzelliği karşısında arhaz, dilsiz, sağır ve felç olmuştum adeta...

Soğuk ve şiddetli bir tokat geldi yüzüme aniden. Oturduğum kayanın üstüne uyuya-kalmışım. Hava kararmış, deniz kabarmış, dalgalar alabildiğince büyümüş, fırtınanın gücüyle yerlere kadar yatıyordu ağaçlar uyandığımda. ôyla bir üşümüşüm ki, tir tir titriyorum, şakır şakır vuruyor dişlerim birbirine, çenemi kapatmam mümkün değil.. SIRIL-SIKLAM ıslanmış her tarafım. Azmış denizin azgın dalgaları götürüyor denize, kıyıda ne bulurlarsa.. götürüp yutmak sırası bana gelmişti her halde, eğer uyanamasaydım. Birkaç yüz metre ilerde, parkta duran arabama doğru koşarken olanca gücümle, bağırıyordum avazım çıktığınca: " Tekrar geleceğim kadınım, çok yakında çıkaracağım o el değmemiş kişiliğini hapsedildiğin yerden... inan bana tekrar geleceğim"…

Kaynak: Yazan: Muammer Celik

Başa Dön