Eşimin elinde gördüğüm bir kitabın adıydı İyi Hissetmek. Çoğu zaman kuşkucu, hatta mantıksal çıkarımlardan bitap düşmüş beynim için kişisel gelişim kitapları çekilmez saçmalıktadır. Hayatın anlamını bildiklerini iddia eden ve nasıl yaşanacağı konusunda metodlar öneren ve hatta önermekle de kalmayıp bunları birer kesin yargı gibi sunan bu yayınlar yazarlarının egosunu tatmin etmekten başka bir işe yaramaz düşünceme göre.Tabiki kitabı okumadım.
Ama iyi hissetmek insanın hayattaki yönünü tayin etmede etkili olan mutluluk sözcüğü yerine kullanılabilecek bütün yığını kapsayan amacın iki kelimelik özetiydi. Biz neredeyse herşeyi iyi hissetmek amacına yönelik yapıyorduk. Bu yönelimi gerçekleştirirken iki temel varsayım yada önkabul alacağımız kararları etkiliyordu. Olasılık hesaplarının şekillendirdiği rastgele meydana gelmiş evren tasavvurunu temel alarak yaptığımız ve mantıksal çıkarımlarla şekillendirdiğimiz bilincimizin ahlak ve vicdan anlayışı, ya da kutsal metinler olarak adlandırdığımız ve gücü herşeye yeten bir yaratıcının yarattığı ve zaman zaman müdehale ettiği evren tasavvurunu temel alarak geliştirdiğimiz ve pek tabi mantıksal çıkarımlarla şekillendirdiğimiz ahlak ve vicdan anlayışı.
Peki ahlak ve vicdan ölçütlerine göre karar vermeyen yani vicdanlarını rahatlatmak gibi bir dertleri olmayan insanlar yok mu? Pek tabi varlar. Biyolojide yer alan bütün canlıların hayatta kalma ve soyunu devam ettirme güdüsüne göre hareket eden bu yaratıkların en güçlü araçları pragmatizmdir. Yani yarar ve çıkar ilkesi. Bir davranış yararlıysa doğrudur. Burada kime yararlıysa sorusunun tek cevabı bendir. Yani bana yararlıysa. Bu yaratıkların benliklerine kattıkları ve sömürmekten çekinmedikleri her ne varsa sahiplenme duygusuyla elde edilmiştir. Üzerine çöktükleri ve kendi isimleriyle etiketledikleri canlı cansız bütün nesneler bir tek şeye hizmet ederler ve etmelidirler; onların rahatları ve egoları. Narsist ve bencil olmaktan ve "büyümekten" başka bir seçenekleri olamaz. Bunun nesi kötü diyenleriniz olabilir. Anlayışla karşılarım. Sorun şuki ben diye bütün yatırımı yaptıkları egoları gerçekte ne? Bunu bilebilmek için toplumsallığa ihtiyaç vardır. Bir insanın kendisini, duygularını, ne istediğini, ne olduğunu tanıması ancak bir benzerinde yapacağı gözlemler, kurduğu ilişki, etki ve tepkileri yorumlayarak mümkündür. Hissetmek ancak hissedilenin varlığıyla mümkündür. Oysa pragmatizmin kuralları çok pratiktir. Bana ne verdin ve benden ne aldın muhasebesini yaptığınız sürece bu pratik dünyada hiç yanılmadan ve yıkılmadan ilerleyebilirsiniz. Taki muhasebenin bir noktasında hesabın şaşması ve sizin ona fazladan verdiğiniz şeyler olduğunu ve hiç farketmeden iflas ettiğinizi farkekedene kadar. Kaybettiniz. Sizden daha güçlü bir ego, daha bencil bir yaratık sizi alt etti. Oysa siz biraz olsun onu tanımak, onu korumak, onda kaybolmak, onunla dönüşmek, ona benzemek, onun sizi tanımlamasını istiyordunuz değil mi? İşte tanımladı. Siz bir safmışsınız! Üzülmeyin hormonlu büyümeniz durdu en azından. Boşa verdiğinizi sandığınız şefkat, özlem, endişe,sevdiğini koruma gibi duygular hiçbiryere gitmedi. Belkide bu duyguları ilk defa hissettiniz. Korkmayın bu zayıf olduğunuzu göstermez. Yalnızca hissedebildiğinizi gösterir.
Nasıl daha iyi hissediyor musunuz?