İSİMSİZ ŞİİR
Kalbini ve ruhunu, küçücük bir zarfın içine koymuştu,
Göndermişti genç adama.
Genç adam yanlış adreste, yanlış yerdeydi,
Kabul edemedi kadının kalbini,
Önemsiz görmüştü kadının kendine gelen mektubu,
Bilmiyordu ki…
Kadının kalbinin ve ruhunun küçücük zarfta olduğunu,
Bir küçük, yeşil zarfta…
Kadının kalbi kırıldı,
Zaman hep yaptığını yaptı,
Onardı yaralı kalbi,
Mevsimler geldi geçti
Genç adam bir gün tüm cesaretini topladı
Hep imâ edip kadının anlamasını beklediği şeyi yazdı
Kadın şaşırdı okuduğu cümlelere
Konuşurken cesaretli değildi genç adam
Ama yazarken müthişti.
Satır aralarına sıkıştırdığı şeyleri işte yazmıştı.
“Benim başıma saksı düştü,
tüm gerçekleri kavradım” dedi kadın
“Umarım, senin başına da saksı düşer”
Bilmem kaç mevsim daha geçti.
Kadın yine sevgilisi denizleydi.
Sahilde yürürken düşünceliydi
Ayakları acıyordu çakıl taşlarına bastıkça.
Yürüdü, yürüdü, yürüdü…
Canı yandıkça yürüdü.
Yürüdükçe canı yandı.
Hayat böyleydi galiba.
Ya da gerçek olandı.
Yüründükçe can yakan.
Ama ille de yürünen.
Denizin bittiği yere baktı kadın.
Bakışları ufukta asılı kaldı.
Gökyüzüne kaldırdı başını.
Gökte dolunay vardı.
Sandı ki bir şifre gizli dolunayda,
Tek kendisinin bir de genç adamın bildiği.
İncecik kumları avuçladı eğilip
Hepsini avucunda tutamadı.
Elinden akıp gitti.
Tutamadığı yaşam gibi.
Yürüdü yine denizin kıyısında kadın.
Çakıl taşları ayaklarını acıtıyordu.
Canı yandıkça yürüdü
Yürüdükçe canı yandı.
Yorulana kadar yürümeye karar verdi
Yürüdü, yürüdü, yürüdü…
Son gördüğümde hâlâ yürüyordu.
Bir denizine bir dolunaya bakarak.
Düşüncelerinin derinine dalarak…
11-08-2003