İslâm, insan aklını ve ruhunu özgürleştiren bir dindir. Ancak, bazı insanlar bu özgürlüğü, kendi ideolojik ve geleneksel inançlarına göre kısıtlamakta, böylece gerçek İslâm'ı terk etmekte ve kendilerini batıl inançlarla kuşatmaktadırlar.
Kur'an'da yer alan şu ayet, bu noktayı net bir şekilde ortaya koymaktadır:
"Ve dediler ki: 'Rabbimiz, gerçekten biz, efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik, böylece onlar bizi yoldan saptırmış oldular.'" (Ahzâb, 67. Ayet)
Bu ayette, insanların büyüklerine ve liderlerine körü körüne itaat etmelerinin, onları doğru yoldan saptırdığına dikkat çekilmektedir. İslâm, bireyin doğruyu arayarak, aklını kullanarak Allaha yönelmesini ister. Ancak, geleneksel düşünceler ve batıl inançlar, insanları bu özgür iradeden mahrum bırakır. Oysa, her Müslümanın aklı, Allahın verdiği bir nimet olarak doğruyu bulma yolunda kullanılmalıdır.
Gelenekçi yaklaşımı benimseyen kişiler, İslâmı bir kültür olarak benimsemiş ve akıl yerine geleneksel öğretilere, mezheplere ve tasavvufun etkisine kapılmışlardır. Bu kişiler, doğruyu ve yanlışı ayırt etme yetisini kaybetmişlerdir. Kurandaki hakikati görmek yerine, hadisler, mezhepler ve tasavvuf öğretisi ile bağ kurarak, bu öğretinin akıllarını örtmesine izin vermektedirler. İşte bu, şirke düşmek demektir. Şirk, insanın aklını sıfırlar, doğruyu ve yanlışı ayırt etmesini engeller.
"Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminle yalan söylerler.'" (Enâm, 116. Ayet)
Bu ayet, insanların çoğunluğunun doğruyu görme kapasitesinin sınırlı olduğunu ve bu yüzden onların izlediği yolda ilerlemenin, insanı doğru yoldan saptıracağını belirtmektedir. Geleneksel düşünceleri savunanlar çoğu zaman, "Bu da böyle gelmiş, biz de böyle devam edelim" anlayışını benimserler. Bu durum, bireyin aklını kullanmasının önüne bir engel koyar. Akıl, yalnızca Kurana dayalı doğru bilgi ile şekillenmelidir. Şirk ise aklın doğruyu görmesini engeller.
Kurana ve İslâmın özüne iman eden gerçek Müslümanlar, geleneksel inançların peşinden gitmektense, Allahın emirlerine uyarak yaşamayı tercih ederler. Bu insanlar, çoğunluğa uymaktansa, azınlıkta kalarak, doğruyu aramaktan korkmazlar. Zira ruh sahibi Kuran Müslümanının, gırtlağına kadar şirke batmış yalancılarla aynı safta olması mümkün değildir. Ruh, çoğunluğun değil, azınlığın içindedir. Çoğunluğun içindeki batıl inançlardan sıyrılarak ve hakikati bulma yolunda azınlıkta kalarak doğruyu savunurlar. Bu, toplumda doğruyu savunmanın çoğu zaman zorlayıcı ve yalnızlaştırıcı bir süreç olabileceğini kabul etmek anlamına gelir. Ancak, Allahın rızasını kazanmanın yolu da bu ıstıraplı yoldan geçer.
Kuranda, insanların itikadını şekillendiren, izledikleri yolun dışa yansıması olduğu vurgulanmaktadır. Yani, kimlerle aynı safta oldukları, kime inandıkları ve kimleri savundukları, aslında kendi iç dünyalarını yansıtır. Sevdiğimiz, desteklediğimiz kişiler ve fikirler, bizlerin içsel inançlarının bir yansımasıdır. Bu sebeple, doğru inanç ve ahlâkî değerleri benimseyen bir Müslüman, asla yanlış bir safta yer alamaz.
İslâm, kişiyi, doğruyu aramak ve gerçeği bulmak için aklını kullanmaya davet eder. Akıl, insanın en değerli nimeti olup, doğruyu bulmada en büyük rehberidir. Şirk, bu aklı, batıl inançlarla karartır ve insanı doğruyu görmekten alıkoyar. Bu nedenle, bir Müslüman, yalnızca Kuran ile şekillenmeli, batıl inançlardan ve geleneksel düşüncelerden uzak durmalıdır.
Sonuç olarak, İslâmın özünü doğru anlamak, aklımızı kullanarak Allahın emirlerine uymakla mümkündür. Şirk ve geleneksel düşüncelere saplanmak, insanı doğru yoldan saptırır ve aklını etkisiz hale getirir. Müslümanlar, doğruyu bulma yolunda, azınlıkta kalmaktan korkmamalı ve geleneksel düşünceleri terk ederek Allahın yoluna yönelmelidirler.
İman, Akıl ve Şirk: Geleneksel Düşünceyi Aşma Yolu
İslâm, insan aklını ve ruhunu özgürleştiren bir dindir. Ancak, bazı insanlar bu özgürlüğü, kendi ideolojik ve geleneksel inançlarına göre kısıtlamakta, böylece gerçek İslâm'ı terk etmekte ve kendilerini batıl inançlarla kuşatmaktadırlar.