Çoğumuzun Çeşmeler Kâşifi veya İstanbul Seyyahı olarak tanıdığı Ruşen Eşref Ünaydının Diyorlar ki kitabını lise çağlarımda okumuştum. Hatta 10 yıl önce Milli Eğitim Bakanlığı bu eseri ortaöğretim öğrencileri için tavsiye eserler arasına alınca sevinmiştim. Ancak benim kadar sevinmeyen arkadaşlarım olduğu gibi bir sürü yazarın kitabın tavsiye edilmesini eleştirdiklerini hatırlıyorum Açıkçası yapılan eleştirilere şaşırmıştım. Çünkü bu kitap 19. yüzyılın sonunu, 20. yüzyılın başını bilgilendirici bir şekilde anlatıyordu.
Ruşen Eşrefin görüştüğü, söyleştiği edebiyatçılarımız, 1910 yıllarında bile gelecekten ümitli ve gelecek edebiyatçılardan çok şey umduklarını, yeni edebiyatçıların mevcut edebiyatımızı daha da hızlı geliştireceğini söylemişlerdir. Elbette çoğu büyüklenmek, ben, ben dememek için yeni gelenlere yol açmayı uygun görmüşlerdir.
Süslü salonunda konuklarını kabul eden Abdülhak Hâmid günün edebiyatındaki ilerlemeyi ifade ederken, Şüphen mi var? diye sorar; Halid Ziyalar, Fikretler, Cenablar filan yeniliği, yenileşmeyi pek ileriye götürdüler. Makber şairi yeni kuşakların Türk edebiyatına yeni ufuklar kazandıracağına inanıyordu. Yeni sorunlar, yeni bakış açıları, yeni değerler ve değerlendirişler ona göre her zaman önemliydi.
Bu iyimser bakış, o dönemin önde gelen yazarlarınca korunmuş, sürdürülmüştü. Nigâr Hanım yeni edebiyatın biraz fazla halklaşmasından yakınsa da bazı gençleri soylu bulduğunu dile getirmiştir.
Evet, Diyorlar kide görüşlerini öğrendiğimiz daha genç yazarlar ustalarını saygıyla anıyorlardı. Zaman akmış devirler değişmiş, zevk değişmiş, dilde, anlatımda ayrımlar baş göstermiş olsa da eskiye saygıda en küçük bir kusurda bulunmamışlardır. Genç yazarlar bir zincirin halkaları olduklarının çok iyi bilincindeydiler.
Nigâr Hanımın yanı başında Halide Edib, Hâmide, Namık Kemale verdiği önemi anlatmış. Halide Edib, yetişme yıllarında Fikretin Sis şiirini okumuş, bu büyük şiirin sesinden bir türlü kopamamıştır. O seste bir yıldırımın sarsıcılığı olduğunu söylemiştir. Halide Edib, Halid Ziyadan söz açarken mesafeli davranmış. Edebiyat-ı Cedidenin düzyazısını yalnızca Halid Ziyayla sınırlandıranlara bir yanıt ulaştırmak ister. Halid Ziya diyor, nesirdeki yeniliğini kendisiyle birlikte yazmış, aynı dönemde yazmış başka kimselere de borçludur. Bir bakıma Mehmed Raufun ve Eylûlün hatırlanmasını istiyor.
O zamanlar ününün doruğunda genç bir romancı olan Handan yazarı kendi kuşağının yazarlarını da büyük bir sevgiyle anacaktır: Nesirde Yakup Kadri ve Refik Halid benim için çok sıcak, çok mühim birer kimsedir. Yakupu çok mükemmel bulurum.
Sırada Ahmed Haşim, Yahya Kemal vardır. İlki Türk şiirine çok anlamlı yenilikler getirecek yetenektedir. İkincisi, mutlaka, Türkçenin en güçlü şairi olacaktır
Bu eski edebiyat adamları, edebiyatın ancak ortak çabalarla, karşılıklı düşünce alışverişiyle, birbirinden beslenmeyle, hatta etkilenmelerle, esinlenmelerle yol alabileceğini, ilerleyeceğini, daha da önemlisi, ayakta kalabileceğine inanmışlardı. Nitekim Yakup Kadri de Halide Edibin bir hayranı olduğunu söylemekten mutluluk duyar. 1918 yılında yayımlanan Diyorlar ki kitabı bugün 104 yaşında bir eser olarak okuyucularını bekliyor
Evet gelin biraz da 2022lerin ortamına göz atalım. Öncelikle bu çağda kendini gerçekten, yetiştirmiş üç beş kişi hariç çoğunun Benden ötesini yok sayması çok hazin geliyor bana. Yayımlanan söyleşileri bir okuyun, devletin televizyon kanalı olan TRT 2nin kültür-sanat programlarında bile yazarların ben tavırları insanın midesini bulandırmaya, seyirciyi çileden çıkartmaya yetiyor da artıyor. Hatta bu tutum sadece kültür sanat alanında değil, insani ilişkilere bile yansımış Herkesin kendi önceliklerini ve öncelik olarak kendini benimsediği garip bir çağda yaşıyoruz. Benden öncesi yok, benden sonrası da olmayacak tutumlarının tek başarı iddiasının da eserlerin yaptığı baskı sayısı ve satış rakamlarının olması da ayrı bir tartışma konusu Ben senden daha çok sattım kavgaları da bonusu
Bu ortama, ilişkilere, yaşayışlara bakıp seyrettikçe, bilmiyorum ama gözümün önüne nedense Edward Munchun Çığlık adlı eseri geliveriyor
Kalın sağlıcakla.