Orada olmak istiyorum. O ağacın altında, o bankta, onunla. Yağmur damlasının tenime düşmesini istiyorum.Ağaç yeşilinin kuruyup düşmesini görmek, o kedi gibi korkup kaçmak değil de kalmak, yağmuru hissetmek, kendime gelmek istiyorum.
Sokağın neşesinin yağmurla beraber yitip gittiğini görmek, belki bana her şeyin bir anda yok olabileceğini ve belki bir bana nasıl yağmur yağarsa yağsıno keçi inadımla yağmur altında kalmam gerektiğini öğretir. Kim bilir?
Fakat ben orada değilim. Evimde yılın ilk yağmurunun sokağa kendini hatırlatışını izliyorum. Böylesi daha güzel galiba. Yılın ilk yağmuru nicedir böyle yağmamıştı. Sokak nicedir böylesini görmemişti.
Her yıl, yılın ilk yağmurunu mutlaka izlerim, hiç kaçırmam. Bilirsiniz ilkler önemlidir. İlk adım, ilk gülüş ilk iş, ilk sevgili ve ilk aşk gibi...
Yağmur damlası düşmeye başladığından beri her yer hüzün doldu. Karşı parktaki çocuklar evlerine koşeştular. Minik kedi korkup kaçtı. Yürüyen adam, öğrenmemek üzere yağmurun anlamını, sert ve hızlı adımlarla sokaktan kaçtı. Her şeyden bu kadar kolay kaçamayacağını biliyordur umarım. Pazarcılar hafiften toplandılar, içlerindeki umutlarla beraber. Evinin önünü süpüren kadın, sanki az önce sokağa su serpmemiş gibi oradan kaçtı. Merketten çıkan çocuk annesinin balkondan bağırmasıına inat, miskin miskin evine yürüdü. Simitçi önce simitlerini yağmurdan korudu, sonra yağmurdan korunmak için etrafına bakındı ve gitti.
Bizim sokak her zaman böyle dolu olmaz. Dolu olduğunda da izlemeye kalkarsanız ya böyle bir yağmur dağıtıverir ortalığı ya da birdenbire ne olduğunu anlayamadığınız bir biçimde sessizleşir sokak.
İki saattir dikkatimi çekti sokağın köşesindeki ikili. Halen oradalar. Herkez bilmem kaç kollu canavar görmüş gibi kaçarken yağmurdan, bir tek onlar kaçmadı. Önce avare avare gezindiler her tarafta, pazarcıların şaşkın bakışlarına aldırmayarak, sonra az önce boşalmış olan parka geçtiler. Sallandılar, kaydılar, eğlendiler ve yavaş yavaş yağmurla beraber gitmeye başladılar.
Yağmur, yağmaya başladı, herkesi sokaktan kaçıırdı, gezindi, salıncakta sallandı, sıkıldı ve gitti.
Herhalde gökyüzünde canı sıkılıyor, yeryüzünde herkesin eğlendiğini görüyor -daha doğrusu ona öyle geliyor-. Aşağı iniyor, oynuoyr, eğleniyor, sonra sıkılıp tekrar çıkıyor yerine. Bizim canımız sıkılsa etrafa bu kadar etki edemeyeceğimiz kesin.
Belki ikilinin kendisine inat, o kadar eğlendiklerini görünce her şeyin kolay kolay elde edilemeyeceğini anladıı. Doğruluğunu test etmek için defalarca yeryüzüne indi. Sonra anladı ki o inatsa insan ondan daha inat vazgeçti. Hafızası zayıf olmalı ki her yıl bunu unutup tekrarladı. Belki de can sıkıntısını gidermeye çalıştı. Bu da bir muamma...
Dediğim gibi ilkler her zaman için önemlidir. Başlarlar ve biterler. Mühim olan sonun geleceğini bilmek ve kabullenmektir.