]
Horozun biri erken
Küllüğü eşelerken,
Çöplerin arasında
Bir İNCİ karşısında…
Parlak, yuvarlak, delik.
Demiş: “Değil yemeklik.
Ne kadar da güzeldir!
Herhalde bu incidir.
Lâkin bana ne yarar,
İnsanlar hoşlanırlar.
Bunu komşu sarrafa,
Arpa veya yulafa;
Darı ya da buğdaya,
Olmazsa bedavaya...
Götüreyim vereyim.
Ben inciyi neyleyim! ”
Gagasına alarak,
Çarşıya gitmiş koşarak.
Demiş: — Üürüüü!
Sabah kapıda külü,
Bunu buldum eşerken.
Kıymetini ancak sen,
Bilirsin ve anlarsın.
İsteyene satarsın.
Altın, inci, mücevher...
Bana yaramaz cevher.
Şuna bakıver hele,
Eline al, incele.
Değerinde darı ver,
Bir kâğıda sarıver.
Yulaf, arpa ve darı,
İşte kısa gün kârı.
Yenecek şey olsun da...
Tümü aynı sonunda.
Eğer yoksa yanında,
Gördüm komşu dükkânda...
İnsan, insanın kadrini
Sarraf incinin kıymetini.
İlmin değerini âlim bilir,
Hayvan, yemini düşünür.
Ahmet KARAASLAN
10/05/1998 – KAYSERİ