Bir önceki bölümde 1915 yılında Ermenilerin zorunlu göç ettirlmesinin soykırım olarak tanımlanamayacağınu, bunun ustalıkla pazarlanmış ve sürekli pazarlanmakta olan büyük bir iftira ve yalan olduğunu açığa çıkarttık. Bu bölümde ise Ermenistanın siyasal yapısına kısaca değindikten sonra bu emperyalist yalan ve iftirayı desteklemek, savunmak ve pazarlamak için içte ve dışta ne gibi propagandaların yapıldığına bakacağız ve tüm dünyaya bir çağrıda bulunacağız.
ERMENİSTANIN DURUMU
Ermenistan Cumhuriyeti, Türkiye, İran, Azerbaycan, Gürcistan ve Nahcivan ile çevrelenmiş, denize çıkışı olmayan, Sivas büyüklüğünde 5 milyon nüfuslu bir ülke. Tarıma uygun çok az alanı olan ülkede eski Sovyet döneminden kalma üretim yapısı ihracat için gerekli kaliteyi tutturmakta zorlanıyor. Yollarda lüks cip ve otomobillere cirit atan asalak bir azınlığa karşın, halk geçim sıkıntısı çekiyor. Tüm para askeri harcamalara gidiyor. Asgari ücret çok düşük. Dış ticaret açığı, diasporanın yardımlarıyla kapatılıyor.
Ermenistanın, 1993 yılında Azerbaycanın Kelbecer ve Dağlık Karabağ bölgesini işgal etmesi üzerine, Türkiyeden Ermenistana doğrudan ticaret sona erdirilmiş; iki ülke arasındaki sınır kapatılarak kara/demiryolu ve havayolu bağlantıları kesilmiştir. İsviçrenin arabuluculuğunda başlatılan süreç neticesinde, 10 Ekim 2009da Zürihte Diplomatik İlişkilerin Tesisi Protokolu ile İkili İlişkilerin Geliştirilmesi Protokolü imzalanmıştı.
Ermenistan 12 Ocak 2010 günü, Protokolların Anayasaya uygun bulunduğunu açıklamakla birlikte, onay sürecini askıya aldığını 23 Nisan 2010 tarihli bir nota ile Gürcistan Tiflis Türk Büyükelçiliğine bildirmiştir. Cumhurbaşkanı Sarkisyan ise Şubat 2015te Protokolları meclisten geri çekmiş, 1 Mart 2018 tarihinde ise tümünü geçersiz ilan etmiştir.
Türkiye şimdiye kadar Ermenistanla ilişkileri normalleştirmeye yönelik, tek taraflı birçok güven artırıcı önlemi hayata geçirmiştir. Ancak, Ermenistandan aynı yapıcı davranış görülmemektedir.
Ermenistanın şu an itibarile Azerbaycan ve Türkiye ile diplomatik ilişkisi yok. 2018 Aralık ayında seçilen Başbakanı Nikol Paşinyanın da aynı gerilim politikasını inantla sürdüreceği anlaşılıyor.
ERMENİSTANIN MİSYON VE VİZYONU
Önceki bölümlerde gördüğümüz gibi Ermenistanın Lozan Antlaşmasını tanımayıp, Sèvrese dayalı iddiaları durmadan dile getirmesi, mağduru oynamaya çalışması hiçbir anlam taşımamakta olup, üstüne üstelik Türkiye'den toprak ve tazminat alacağını umması çok tehlikeli bir beklentidir. Bu aslında bir casus belli dir.
Ermenistan Sovyetler Birliği döneminde imzalamış olduğu Kars Antlaşması koşullarını ve orada belirlenmiş sınırların geçerli olmadığını, bunun yerine Sèvres Antlaşmasını esas aldığını beyan etmektedir!
O halde, Türkiye de, aynı koşut mantıkla, Osmanlı döneminde Kafkasya ve Kırıma kadar fethedilmiş toprakları geri mi istesin? Zorunlu göçün 1915 Osmanlı döneminde gerçekleştiğini, o tarihte henüz Türkiye Cumhuriyeti'nin var olmadığını öne sürerek hiç bir sorumluluk kabul etmediğini ve bu sorunsalı tamamen gündemden kaldırdığını mı ilan etsin?
Bir başka tutarsızlık da şudur: 1920de Sèvres antlaşması imzalandığında Ermenistan bağımsız ve resmen tanınmış bir devlet değildi. Sèvres antlaşmasına Müttefiklerin oluru ile imza koymuş olsa bile imzasının uluslararsı hukukta bir yaptırım gücü ve geçerliği yoktu.
O halde, resmen taraf olduğu ve imzaladığı tüm antlaşmaları inkar etmesi, fakat, resmen taraf olmadığı, üstelik Lozanda geçersiz hale gelmiş olan Sèvres antlaşmasına takılıp kalması gerçekçi olmayan, ikiyüzlü bir tutumdur. Zira -Yunanistan dışında- hiçbir ülkenin meclisinde onaylanmayan, dolayısıyla bir taslak halinde kalan bu antlaşma, Sèvres'i imzalayan devletlerin Lozanı imzalamasıyla kendiliğinden yürürlükten kalkmıştır. İki değişik antlaşma aynı anda yürürlükte olabilir mi? Küresel güçlere güvenerek soykırım yalanını inatla sürdüren Ermenistan'ı yöneten faşist zihniyetin tarihten hala ders almamış, hiç akıllanmamış olduğu görülmektedir.
AVRUPA ÜLKELERİ SEVRES ANTLAŞMASINDAN NEDEN VAZGEÇTİ ?
Burada merak edilen sorular şunlar olmalıdır: Avrupa ülkeleri Sèvres antlaşmasından neden vazgeçti? Neden Türkiye Cumhuriyeti ile yeni bir antlaşma yapmak zorunda kaldılar? Neden Ermenistanın isteklerini dikkate almadılar? Çünkü konjonktür ve statüko umulmadık bir şekilde değişmişti. Şöyle ki:
Bir taraftan Vahdettin'e bağlı Osmanlı ordusu, batıdan Yunan, doğudan Ermeni ordusu, öte yandan güneyden Kürt ayrılıkçılar ile İngiliz, İtalyan ve Fransız işgal güçlerine karşı savaşan Ankara Hükümeti Mart 1921den itibaren ayrı, bağımsız bir ulusal erk ve egemen güç olarak yavaş yavaş tarih sahnesindeki yerini alıyordu.
Ankaranın 1922de Yunan saldırısını püskürtmesiyle Avrupa ülkeleri fikir değiştirmeye başlamış, 1923 Lozan görüşmeleri sırasında Türkiye'nin Kıbrıs, Oniki Ada, Suriye, Filistin, Ürdün, Irak ve Arabistan'da Müttefiklerin egemenliği tanıması karşılığında, Kürdistanın kurulması ve Ermenistan'a toprak verilmesi dayatmasından o an için vazgeçmiş ve bu iki istek Lozan Antlaşmasında yer almamıştır. Ermenistanın görmek ve kabul istemediği gerçek budur !
Ancak, Türkiye'de karışıklık çıkması, ya da Kürtlere özerklik verilmesi, ya da herhangi bir şekilde Türkiye'nin Ortadoğu bölgesinde savaşa girmesi durumunda -geçmişte yaptığı gibi- Ermenistan'ın doğrudan Türkiyeye saldırması göz ardı edilmemesi gereken güçlü bir olasılıktır. Türkiye bu olasılığı göz önünde bulundurarak her an tetikte olmak zorundadır.
2014-2015 itibarile Ermenistan-Türkiye ve Ermenistan-Azerbaycan sınırları Ermenistan'ın Azerbaycana ait Dağlık Karabağ ve Laçin Koridoru nu işgal etmiş olması nedeniyle kapalıdır. Ermenistan gerginlik politikasını sürdürmekte ölümüne kararlı gözükmekte, Türkiyenin Ortadoğu bölgesinde çıkacak bir savaşa girmesini veya Türkiyede çıkacak bir iç savaşı beklemekte, tüm plan ve stratejisini buna göre yapılandırmaktadır. Halkın ekonomik sıkıntılarını ve öfkesini Türkler üzerine yönlendirmekte ve en büyük düşman ülke olarak Türkiyeyi göstermektedir.
Her şeyden önce Ermenistanın işgal altında tuttuğu Azerbaycana ait Dağlık Karabağ bölgesini kayıtsız şartsız derhal boşaltması, savaş taznimatı ödemesi, ayrıca, yapmış olduğu haksız ve insanlık dışı işgalin karşılığı olarak, 40.cı enlemin güneyinde kalan Erivan hariç- Ararat, Vayots Dzor ve Syunik vilayetlerinin bulunduğu tüm bölgeyi askerden arındırarak Azerbaycana bırakması gerekmektedir. Böylelikle Nahçıvan, Azerbaycan ve Türkiye kara sınırıyla birleşmiş ve komşu olacaklardır. Azerbaycan ve Türkiyenin Kafkas politikası bu eksen üzerine oturtulmalı, gereken tarihsel ders emperyalistlere ve Ermenistana verilmelidir. Ermenistan, ordusunu modernize etmek için büyük askeri yatırımlar yapmakta, Türkiye'deki ayrılıkçı gruplar ile açık dayanışma içinde olup 2014 yılından beri "Silah Geliştirme ve Askeri Donanım Programı'nı hızla uygulanmaktadır. (Sonraki bölüm: Soykırım propagandası ve bildirgesi)