Soğuk duvarları olan bir ev. Kapının eşiğinde asılı duran siyah bir palto o da ıslak. Eskiden peynir tenekesi olan fakat bu evde mühim bir sehpa vazifesi gören etajer. Şimdi üzerinde bir saat taşıyor. Yanında duran yatak böyle bir evin olmazsa olmazı. Tahta masa tamamlıyor dekoru. Çağa ayak uyduran mahalle kahvesinden yerlerine renkli plastikten masalar geldiği için atılan fakat yaşamına bu basit evde anlam bulan tahta bir masa, kırık sandalyesi ile beraber.
Bir çift kömür renkli göz süzüyor evi. Bu basit oda da ne kadar çok şey görüyor ve hissediyor. O gözler sanki onlarca yılda geçiyor rutubetten dökülen soğuk duvarlardan, kapıda asılı duran paltodan ve diğerlerinden. Yağmuru dinliyor kömür gözlerin sahibi bir ritm yakalamak istercesine şıkırtılarda. Sonra gülümsüyor birden yağmurun düzensiz tınısını kendi yaşamını anlatan bir melodiye benzettiği için. Biraz daha yana doğru kayıyor, kaba etine hücum eden isyankar yayın darbelerinden kurtulmak için uzandığı yatakta. Sararmış parmaklarının arasında duran izmaritleşmiş sigarasından son bir nefes çekiyor adeta tükenen hayatına bir iç çekiş misali. Dumanını mavi bulutlar yaparak gönderiyor rutubetten dökülen duvarlara ve o duvarları bulutlara yatak olan yağız dağlar olarak hayal ediyor. Güneşi hissediyor bulutların arasında. Aniden bir ürperti sarıyor, ılık bir rüzgar esiyor o dağların eteklerinden. Menekşelerin kokularını taşıyor bu esinti. Oracıkta uzanıyor, yemyeşil ufka doğru uzanan çimenlerin üzerinde. Renklerin ahengini dinliyor. Tepeleri grimsi, etekleri yeşil yeşil köpürmüş dağlara eşlik eden bulutları, mavi gökyüzünde gezinen nilüferleri hayal ediyor. Güneşin maviye kattığı sarımtırak sıcağa çeviriyor yüzünü. Hafif bir esinti çiçek kokuları ile süslediği tertemiz bir hava getiriyor. Taptaze. Bir dirilik geldiğini hissediyor bedenine ve zihnine. Gözleri kapalı düşlüyor. Gülümsüyor.
Aniden çekildiğini farkediyor bir vakum tarafından şiddetle ve hızla. Girdabın içinde görüyor kendini. Sonsuza ve karanlığa doğru düşüyor. Kalbi buruluyor, tebessümü yitiveriyor. Gözlerini açmak istemiyor.
O kömür gözler süzüyor tenekeden sehpayı. Üzerinde duran saate düşüveriyor gözleri. Duvarları soğuk bir ev. Tahta bir masa ve kırık sandalyesi.
Hayatının güçlüklerine kafa tutuyor düşlerinin yardımı ile. Kimsenin kendinden çalamadığı hayalleri ve sıcacık yüreği ile..
Hayal
Nasıl alabilirler senden sevdanı, hele hayallerini...